Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi

Bediüzzaman Said Nursî

Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi Sözleri ve Alıntıları

Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi sözleri ve alıntılarını, Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi kitap alıntılarını, Mu'cizât-i Ahmediye Risalesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çocuk tabiatinda hayâsiz bir kadin, Resûl-i Ekrem (sav) yemek yerken lokma istemiş, vermiş. Demiş: "Yok, senin ağzindakini istiyorum." Onu da vermiş. O gayet hayâsiz kadin, o lokmayi yedikten sonra, en hayâli kadin ve Medine kadinlarinin fevkinde bir hayâ sahibi oldu. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-kebîr 8/200, 231.)
İşte, mevcudatın en eşrefi olan zîhayat ve zîhayat içinde en eşref olan zîşuur ve zîşuur içinde en eşref olan hakikî insan ve hakikî insan içinde geçmiş vezâifi en âzamî bir derecede en ekmel bir surette îfa eden Zât; elbette bir mi'rac-ı âzam ile Kab-ı Kavseyn'e çıkacak, saâdet-i ebediye kapısını çalacak, hazine-i rahmeti açacak, îmanın hakaik-ı gaybiyesini görecek; yine O olacaktır. Mu'cizât-ı Ahmediye - 281
Reklam
Gelde bunu; Allah düşmanını rehber edinen, batı hayranı ahmaklara anlat
Hem Külliyetü’l-Hukuk Kongresi’nin cemiyetinde, bütün hukukiyyûnun toplandığı o kongrede, 1927 senesinde onun reisi feylesof, üstad Shebol demiş ki: “Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) beşeriyete intisabıyla bütün beşeriyet muhakkak iftihar eder. Çünkü o Zât, ümmî olmasıyla beraber, on üç asır evvel öyle bir şeriat getirmiş ki, biz Avrupalılar iki bin sene sonra onun kıymetine ve hakikatına yetişsek en mes’ud, en saadetli oluruz.”
Sayfa 199Kitabı okudu
Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın Kur'andan sonra en büyük mu'cizesi, kendi zâtıdır.
Dua
Yâ Rab! Şu Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın bereketi hürmetine, bize ihsan ettiğin maddî ve manevî rızkımıza bereket ihsan et! Risale-i Nur-Mu'cizât-ı Ahmediye/71
Reklam
İşte, şu risalenin te'lifi, hiç kalbimde yoktu. Çünkü risâlet-i Ahmediye'ye (A.S.M.) dair Otuzbirinci ve Ondokuzuncu Sözler yazılmıştı. Birdenbire, şu risaleyi yazmak için mücbir bir hâtıra kalbe geldi. Hem kuvve-i hâfızam, musibetler neticesi olarak sönmüştü. Hem meşrebimde, yazdığım eserlerde, nakil suretiyle ("kale-kîle" suretiyle) gitmemiştim. Hem yanımda kütüb-ü hadîsiye ve siyer kitabları yoktur. Bununla beraber, "Tevekkeltü Alellah" diyerek başladım. Öyle bir muvaffakıyet oldu ki, Eski Said'in kuvve-i hâfızasından ziyade hâfızam yardım etti. Her iki-üç saatte, sür'atle otuz-kırk sahife yazıldı. Birtek saatte, onbeş sahife yazılıyordu.
Saltanat-ı dünyeviye, Âl-i Beyt'e yaramaz; vazife-i asliyesi olan hıfz-ı dîni ve hizmet-i İslâmiyet'i onlara unutturur. Halbuki saltanatı terk ettikleri zaman, parlak ve yüksek bir surette İslâmiyet'e ve Kur'ân'a hizmet etmişler..
Ebû Eyyûbi'l-Ensârî (v. 669)
"Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayin" (Bakara, 2/95) mealindeki âyette sözü edilen tehlikeyi savaşa gitmeyip işiyle gücüyle meşgul olmak şeklinde açiklardi. Bu sebeple ihtiyarlik döneminde bile her yil bir savaşta bulunmaya gayret etti. Katildiği seferlerin sonuncusu müslümanlarin ilk İstanbul kuşatmasi oldu.
Sayfa 243Kitabı okudu
Resûl-i Ekrem'in(sav) mübarek eli Hekim-i Lokman'in* bir eczahânesi gibi.. ve tükürüğü Hazreti Hizir'in* âb-i hayat çeşmesi gibi.. ve nefesi Hazreti İsa'nin (as) nefesi gibi...
Reklam
Muhammed İbni Hâtib isminde bir çocuğun koluna kaynayan tencere dökülmüş, bütün kolunu yakmiş. Resûl-i Ekrem(sav) meshedip tükürüğünü sürdü, dakikasinda şifa buldu.
Eğer Fâtır-ı Hakîm, inşikak-ı Kamer'i, feylesofların hevesatına göre bütün âleme göstermek için bir-iki saat öyle bıraksa idi ve beşerin umum tarihlerine geçse idi, o vakit sâir hâdisat-ı semaviye gibi ya dâva-yı nübüvvete delil olmazdı ve risalet-i Ahmediye'ye (A.S.M.) hususiyeti kalmazdı. Veyahut bedâhet derecesinde öyle bir mu'cize olacaktı ki: Aklı icbar edecek, aklın ihtiyarını elinden alacak; ister istemez nübüvveti tasdik edecek. Ebu Cehil gibi kömür ruhlu, Ebu Bekir-i Sıddîk gibi elmas ruhlu adamlar bir seviyede kalıp, sırr-ı teklif zayi olacaktı. İşte bu sır içindir ki: Hem âni, hem gece, hem vakt-i gaflet, hem ihtilâf-ı metâli' ve sis ve bulut gibi sâir mevânii perde ederek umum âleme gösterilmedi veyahut tarihlere geçirilmedi... Mu'cizât-ı Ahmediye - 270
Bilâl Habeşî (r.a.)
Mekke müşriklerinden Ümeyye b. Halef öğle vakitlerinde onu kizgin güneş altinda sirt üstü yatirir, büyük bir kaya parçasini göğsü üzerine koydurur.
Sayfa 237Kitabı okudu
Hz. Ömer kadinlarla ilgili fikhî meselelerde dâima Hz. Âişe'nin görüşünü alirdi.
Sayfa 233Kitabı okudu
Demek o nur olmasa; kâinat da, insan da, hatta herşey dahi hiçe iner. Evet, elbette böyle bedi' bir kâinatta, böyle bir Zât lâzımdır; yoksa, kâinat ve eflâk olmamalıdır!..
512 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.