Samiha Ayverdi:Eski kadının büyük çoğunlukla okuyup yazması yoktu. Fakat ona cahil demek, yanlış olduğu kadar hatadır da. Zira eski kadın kendisine vicdani ve içtimai formasyonunu veren bir şifahi kültüre sahipti. Bunun neticesi olarak da memleket realitelerine aşina ve kelimenin tam manasıyla , vatanın su katılmamış, her hali, her tutumu, duygusu, düşüncesi, yaşayış ve hayatının bütünüyle yerli ve milli damgasını taşıyan bir varlıktı…
İşte onda bu yerli olmak üstünlüğü, yolunu çizer, doğruyu eğriden, kurtuluşu tehlikeden, zararı faydadan ayırt ettirir, böylece de ana-kadm çekirdeği etrafında örgüleşen aile müessesesi, içtimâî bünyenin en küçük, fakat en sağlam ve yapıcı hücresini teşkil ederdi.
Eski kadını, sabırlı, temkinli, vakârlı, şefkatli ve bilhassa hamiyetli ve gayretli kılan ve daha nice üstün vasıflarla silâhlandırmış olan kuvvet neydi? dersek, en küçük yaşından itibaren, maddî ve mânevî yapısının bütününde mevcut, gelenekleşmiş terbiye sistemi idi. Bu terbiye sistemi, adını sanını dahi ”bilmediği cedlerinden aktarıla aktarıla, tâ anasına kadar gelmiş, anasından da kendisine geçmiş, kendisinden ise evlatlarına ve torunlarına doğru tarihî ve an'anevî yolculuğunu devam ettirir olmuştu.“