Insanların inanç özgürlüklerine müdahale edilerek böylesine
palyatif ve despotik uygulamalar, toplumları germekten başka ne işe yarar?
** Bırakın insanlar sizin istediğiniz gibi degil, kendi istedikleri gibi yaşasınlar!
Bu ümmet, Allah'ı, Kitabı ve Peygamberi hususunda ihtilafa düşmedi. Onlar dünya menfaatleri ve nimetleri hususunda ihtilafa düştüler. Onun için de, devlet ve izzetlerini kaybettiler.
Ömer bin Abdulaziz
insanları kölelestirmek isteyen her
mütegallibenin arkasinda, mutlaka onlarn yaptikları işleri meşrulaştracak fetvalar veren "din adamlan(!)" vardır ki bu zümre, kendi yanlis din anlayislarını halka empoze ederek, kendi çıkarlarını yürütmektedir.
Hz. Muhammed (s.a.s) sadece Allah'tan aldığı vahyi tebliğle mükellef bir peygamber değil; aynı zamanda bir devlet başkanıydı. "Peygamberlik" ve "Devlet Başkanlığı" sıfatlarından dolayı Hz. Muhammed (s.a.s) çift yönlü bir sorumluluk taşıyordu.
Başka deyişle, onun devlet sisteminde din-devlet ayrımı diye bir şey yoktu. Devlet, bugünkü anlamında bir devlet değil, doğrudan doğruya dinin tatbikatını kolaylaştırıcı bir alet, insan haklarını organize eden bir kurumdu. Din ise salt çeşitli ibadetler değil, tüm insan hayatının nizamı, düzeni demekti. Devletin ise hiçbir kutsiyeti yoktu; sadece bireylerin haklarını korumak için vardı.