Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mustafa Kemallerin Kitabı

Habil Adem

Mustafa Kemallerin Kitabı Sözleri ve Alıntıları

Mustafa Kemallerin Kitabı sözleri ve alıntılarını, Mustafa Kemallerin Kitabı kitap alıntılarını, Mustafa Kemallerin Kitabı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bugünkü büyük inkılâbın kökü,bu devirdedir.Bu devirdedir ki,ahiret ilmi dünya işlerinin tedvîr edilemeyeceği sezilmeye başlamıştı. İzmir zaferine kadar devam eden bu müstakil devir, bugünkü münevver sınıfı ihzâr eden, milletin vicdanında meknûz hayat ve dünya hakkındaki kıymet hükümlerini anlayan ve bunların izharına,tatbikine,tahakkukuna başlayan dâhi kahramanı doğuran pek mühim bir mevzuu ihtiva eder.
Konya, İstanbul, Maastır,Yanya, Girit, Eflak, Niş Manastır, Bosna, medreseleri arasında hiçbir fark yoktur. Hepsinde lisan, hars, din birliği bâriz bir şekilde zâhir idi ve bu muhtelif ırklardan suni bir Arap milleti zuhûr etmişti.
Reklam
Türk Ocağı,Türk Yurdu ve Bilgi Mecmuası'nda muayyen günlerde bazı içtimalar vardı. Bu içtimalarda Ziya Gökalp Bey daima bulunur ve ekseriya şair Mehmet Emin, Ömer Seyfettin,Hamdullah Suphi,Köprülüzade Mehmet Fuat,Ali Canip,Ağaoğlu Ahmet,Yusuf Akçura,Kâzım Nami ve daha bazı gençler mevcut olurdu.Gökalp'i daima sinirlendiren Muallim Emin Ali Bey de eksik olmazdı.Türk Ocağı içtimaları,ekseriya,kesif bir talebe ve gençlik ile dolardı.Fakat mahdut eşhas içtimalarında sarih mevzular hakkında münakaşalar cereyan ederdi.
Muasırlaşmak,yalnız bir şekil değildir.Belki asrın müesseseleriyle,ilmiyle,sınâî ile hem-hâl ve hem-hareket olmaktadır.
Abdülaziz zamanından itibaren mektep teşkilâtının fazlalaşmaya başladığını görüyoruz.Bilhassa,Fransız lisanının daha fazla tamimi,Galatasaray talebelerinin hayata karışmaları,harbiyenin,tıbbiyenin ordudaki mezunları,mühim bir kuvvet halinde hayat-ı içtimaiyede mevki işgâl etmeye başlıyorlardı. Mithat Paşa,bu yeni zihniyete ilk şuurlu sıfatını vererek Osmanlı meşruiyetini tesis etmiş idi. Kanun-ı Esâsî, bu zihniyetin kitabıdır.İnkılâb-ı kebir umdeleriyle saltanat-ı meşrûtayı vâzıh bir surette telif eder ve her şeyden evvel,devlet nüfuzunu temin edebilmek için, iki dereceli intihap usulü tercih olunmuştur.
Bizim nesile kitaptan bir cümle öğretmişlerdi: 'Zıllullâh fi'l âlem olan pâdişâha aitsin!' Bunun tahtında da 'Kâdir-i mutlak olan Allah'ın yeryüzündeki halifesine karşı gelecek bir insan kuvveti yoktur, mensup olduğunun cemiyete mütefevvik bir cemiyet bulunmaz, dünyada yaşamak şeklinin en âlâsı budur ' mefhûmu müstetîr idi.
Reklam
Filhakika, büyük inkılâpları yaratmak için dahî lâzımdır. Yalnız kurak sahada dehanın neşv ü nemâ bulması mümkün değildir.Her zinde zemin,ânî olarak dâhilerini yetiştirir.Dahi,maveranın mübeşşiri,kâşifi değildir.Mensup olduğu hayat-ı içtimaiyenin zîhayat şeklini anlayan ve hayatın nâfi ve daima hadsi ibdâ kuvvetini muhît seyrini teşrîh eden şahsiyettir.Rönesansı müteakip,her Avrupa memleketinde bu gibi şahsiyetler yetişmiştir.Zira, her milletin bir hareketi,hayata teşne bir hamlesi vardır. Bu hamle serbest kalır kalmaz,ahirî kayıtlardan kurtulur kurtulmaz,harekete başlar ve kendi efradından bir şahısta kendisini temsil ettirir.
Alfred Feviye, bu noktayı sarih bir surette kaydetmiştir. “Hukuk fikri, Fransa'da hakka, Almanya 'da kuvvete, İngiltere'de menfaate istinat eder. Bu mühim bir hadisedir ".
Türk tarihinin en yüksek devirlerinde bile Türk lisanının sarf ve nahvini düşünecek bir fert çıkmadığı gibi, Türk lisanının medreselerde tedrisi için bir teşebbüs bile mevcut değildir. Çünkü medresenin yegâne sıfat-ı mümeyyizesi, milliyeti imhâ etmektir. Medrese, din ile milliyeti tefrik eylememiş ve milliyeti dinde mündemiç farz etmiştir.