Sonsuz bir karanlık gelecek belki. (Susar.) Sonu gelmeyen kapkara bir gece. (Susar.) Şans bu bence, mutlu bir şans. (Susar.) Ah evet, yerden göğe kadar şükür.
Her şey aklın sınırları içinde kilitli şimdi. (Uzunca susar.) Artık hiçbir şey yapamam. (Susar.) Hiçbir şey söyleyemem. (Susar.) Oysa daha söylemem gereken şeyler var. (Susar.) Güçlük burda.
Git unut beni artık, ne diye bir şey gelip başka bir şeyi gölgeleyiveriyor... git unut beni artık... neden keder... böyle yürekten güler... git unut beni artık... hiç işitme beni... gül oyna...coşkun türküler söyle git...
Ama bunlar kafamın içindekiler şüphesiz. (Susar.) Belki de... (Susar. Kesinlikle.) Hayır hayır, benim kafam her zaman bağırtılarla doluydu. (Susar.) Belli belirsiz, karışık bağırtılar. (Susar.) Bir gelir (susar) bir giderler. (Susar). Rüzgâr gibi. (Susar.) Bence harika olan da bu işte.
Belki de büsbütün kaybetmemiştir. (Susar.) Geriye kalan bir şey vardır her zaman. (Susar.) Her durum için böyle bu. (Susar.) Geriye bir şeyler kalır ne de olsa. (Susar.) Ama akıl gitmeyegörsün. (Susar.) Zerresi kalmaz geride, gitmez tabi.
Neylersin, bilmemek, kesinlikle bilmemek, Tanrım, bütün istediğim. (Susar.) Evet... o zaman... şimdi...at kestanesi yeşili...bu... Charlie... öpüşler...bu...hepsi...derin bir acı insanın kafasını kemiren.
Sen ne güne duruyorsun orada? (Susar.) Ah, ama sen ölüsün şüphesiz, tıpkı ötekiler gibi, ölmüşsündür şüphesiz, ya da çekip gitmişsindir beni bırakıp, ötekiler gibi, orada olmuşsun olmamışsın, ne çıkar.