Venus çürüyordu. Âdeta yıkandığı su birikintilerinden, ortalıktaki leşlerden bulaşıp bütün bir halkın kanını zehirleyen virüs yüzüne vurup onu allak bullak etmişti.
...çöplüğün üstünden havalanmış, yol kıyısına bırakılmış leşlerden ölüm getiren, vızıl vızıl vızıldayıp firıl fırıl dönen, gözleri kamaştıran, pencerelerinden girdiği saraylarda, üstlerine konduğu erkekleri zehirleyen güneş rengi bir sinek.
Dünyada erdem adına hiçbir şey olmadığını en ciddi görüşmelerinde bile söyledi. En yüksek tabakadan en aşağı tabakaya kadar herkes bir uçuruma yuvarlanıyordu.