"Ben her şeyi bir tür ağırlık gibi yaşıyorum, ben bir şeyi ancak devasa bir yük gibi anlıyorum. Bir kalksam ayağa, bir kendime gelsem, kendim denen şey neresidir onu bir bilsem işte o zaman ben de dik durup dünyaya doğru hafifleyeceğim."
Sade olan her şeyin kalbi olan bir şey var işte bu şarkıda da; asalet. Bana sorarsanız şarkılar içinde bambaşka bir şarkıdır bu. Bir defa içinde gönül var, ah var ve şarkılar var. Kendi şarkılığı üzerine de düşünen bir şarkı, muhteşem. Ve bir gençlik masasından bahsediyor. Bu andan, buradan bahsediyor. Bizimki de bir gençlik masası. Birbirini seven insanların etrafında toplandığı her masa bir gençlik masasıdır. Yaşlarımız ne olursa olsun. Ruh yaşlanmaz, seven ruh asla yaşlanmaz
Benden uzaktayken güzel bir şey gördüğünde aklına onu bana da göstermek geldiyse eğer sen bana bir söz verdin demektir. Çünkü sözler böyle böyle verilir; sessizlikte.
Sen hiçbir zaman gerçekten gitmek istemedin. Sen sana gelinsin istedin. Kendisine doğru yola çıkılacak bir yer, her zaman biri için bir menzil olmak istedin.
Sonsuz bir sevgisizlik sarmalında yuvarlanıp gidiyoruz. Gideceğiz. Kimse kimseyi yeterince sevmeyecek. Bu dünyaya atıldığımız gibi çekip alınacağız içinden.
Hayatta tecrübe maliyeti diye bir şey vardır ve bazı tecrübeler diğerlerinden daha pahalıya mal olur, bu niye oldu, neden benim başıma geldi diye dövünüp ağlayamazsın, göze almış olmasan da hesaba katacaksın. Aşk böyledir. Onun tecrübe maliyetini bütün gençliğinle ödesen de karşılayamazsın.