Dünyayı, yaşamayı ve özel insanları seviyorsanız; büyük bir yazar olmak zordu. Onca yeri bu kadar çok severken zordu. Sağlığınız yerinde olup kendinizi iyi hissedince, hele bir de iyi vakit geçiriyorsanız, "Aman boş ver" deyiveriyorsunuz.
"Baska (icecek) var mı peki?" diye sordu Nick
"Bir sürü var ama babam sadece açık olanlardan içmemi istiyor"
"Tabii" dedi Nick.
"Dediğine göre insanı ayyaş yapan şey şişe açmakmış" diye açıkladı Bill.
"Doğru" dedi Nick. Etkilenmişti. Bu daha önce hiç aklına gelmemişti. İnsanı ayyaş yapan şeyin tek başına içmek olduğunu düşünmüştü hep.
Gerçek olan herhangi bir şey hakkında yazmak kötüydü. Her zaman aslolanı öldürüyordu.
İyi olan tek yazma, uydurduğunuz, hayal ettiğiniz şeylerden oluşan yazmaydı. Bu her şeyin gerçekleşmesini sağlıyordu.
“ gökyüzü kocaman aydınlık bir maviydi ve bulutlar da tüm beyazlıklarıyla gelip kendilerine tepelerin arkasından koparıyor, Esinsi kuvvetlendikçe göğün yukarılarında hareket ediyor, bulutların gölgeleri bataklığın üzerinde ilerleyip tepeleri aşıyordu. Rüzgâr şimdi ağaçların arasından esiyordu ve onlar gölgede uzanırken hava da serinlemişti. Dereden kovaya doldurdukları su buz gibi ve taptazeydi, Çikolatada çok acı olmamakla birlikte her ısırışlarında kıtırdayacak kadar sertti.”
"Hayır. Hiç merak etme. Son derece neşeli bir yer. Sen şu anın tadını çıkarmaya bak Littless. Bu senin için iyi bir şey. Bunlar geriye kalan bozulmamış son topraklar. Buraya kimsecikler gelmiyor."