Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nisan - Haziran 2017

Nida Dergisi - Sayı 180

Nida Dergisi

Nida Dergisi - Sayı 180 Sözleri ve Alıntıları

Nida Dergisi - Sayı 180 sözleri ve alıntılarını, Nida Dergisi - Sayı 180 kitap alıntılarını, Nida Dergisi - Sayı 180 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"... Akıl, etken ve edilgen bir şekilde yaratılmıştır.Allah karşısında edilgen boyutu öne çıkmalıdır. Vahyin hayat bulması, ete kemiğe bürünmesi ve seküler anlayışın son bulması için ise vahyi yüklenerek etken konumda bulunması gereklidir."
Sayfa 27
22
"...yüce Allah'ın ruh üfleme olayını fıtrat edinme, esmanın öğretilmesini de vicdanın bir öz olarak yapıya yerleştirmesi..."
sayı 147
Reklam
"...Bireyin suje olarak kendisini hayatın merkezine oturtması yani çevreyi anlamlandırma ve yorumlamada vahyi referans olarak dikkate almaması, beraberinde ilahlığa yeltenmeyi getirmiştir. Firavun'un: "Ben sizin yüce Rabbiniz değil miyim?" söylemi bu anlayışın ürünüdür. Yunan felsefesinde tanrı ve tanrıçalar ihdas* edilmesi ve yarı insan-tanrı algısının oluşması; çevreyi tanıma gayretlerinin eksenine yalnızca bireyin oturtulması sonucudur. Yani insan- tanrı, insan nebadat*, insan-hayvanat ve insan-cemadat* ilişkilerinin ve anlam haritalarının oluşturulmasında bireyin ve aklın tek otorite olarak kabul edilmesi; böyle bir süreci başlatmış ve devam ettirmiştir."
Sayfa 26 - ihdas: ortaya çıkarma, yeni birşey öğrenme nebadat: bitkiler cemadat:cansız cisimler
Nida Dergisi Sayı 147
"...İlahi formata Kur'an, fıtrat adını verir. Eşyaya iman gözüyle bakmakla fıtrat gözüyle bakmak aynı sonuca varır. İman, iradenin tercihini fıtrattan yana yapması ve bunu en doğrusu ve en iyisi olduğuna itimat etmesidir.Bir bakıma doğal olanın bilinçli tercihidir."
Sayfa 12 - Yaratılış Gerçeği ve Tevhit isimli makaleden alıntının alıntısıdır.
"...Mü'min kendine ait hayatı Batılı tüketim ihtiyacından doğan kavramlarla doldurulamaz, zorlarsa üstesinden gelemeyeceği sıkıntıları doğurur. Realitede insanlığın ihtiyacı modernite değil medeniyettir.Söz konusu dönemde bizim Batıcıların bir modernizm savunusundan asla bahsedemeyiz. Onlar Osmanlı İstanbul'unda Paris hülyasıyla yaşıyorlardı. Hiçbirisinin Avrupai manada bir modernist anlayışı yoktu. Yani bu kavrama yabancıydılar. Şinasi bir maliyecidir. Recaizade Mahmut Ekrem bir yazardır ve yazdığı "Araba Sevdası" romanında Batı özentili kahramanın cahilliğiyle alay eder. Onları dünyasında modernizm demek, alaturkalıktan kurtulmak demektir. Yalnızca bu. Çünkü; alaturka denilen şey, Batılı'nın gözündeki bir Türk'ün günlük yaşayış biçimidir. Onlar kendi insanlarını hatta kendilerini Batılı gözüyle alaturka gördükleri için bundan kurtulmaya çabaladılar. Kurtulmaya çabaladıkları ise aslında kendileriydi."
Sayfa 40 - Sayı 147
"... akıl üstü ile akli olan birbirini inkar etmeden bir arada olabilirler. Kuşkusuz modern rasyonalizm indirgemeci ve sekülerist ön kabullerden kurtulamadığından akıl ötesi gerçekliği metafizik bir hurafe olarak görür ve reddeder. İlahi ve aşkın olandan sıyrılmak üzerine kurulu seküler dünya görüşü kendi içerisinde tutarlı olabilmek adına akıl ötesi gerçekliği reddetmekte, her şeyin tek ölçüsünün akıl olduğunu kabul edenler o aklın kurguladığı alana sığmayan ne varsa tamamını anlamsız bir inanç olarak göstermeye çalışmaktadır."
Sayfa 18 - deneme