Dünyanın gidişatının, insanların yaşantısının başka bir yöne, daha doğrusu cihetsizliğe meylettiği; "bütün bir insanlığın yalana teslim olduğu" bir çağda, Sezai Karakoç gibi "dosdoğru"yla yatıp kalkan, hep onu düşünen ve söyleyen, inandığı yolda düzgünce yürüyen bir sanatkârın izinden gitmek, onun eserlerinin dünyasında nefeslenmek az buz bir saadet değildir.