Northanger Manastırı, Jane Austen'ın yirmili yaşlarında yazdığı ilk romanıdır. Eser, yazarın ölümünden sonra 1817 yılında yayımlanmıştır. Konusu ise henüz on yedi yaşında olan Catherine adındaki genç bir kızın yaşadıklarıdır.
Catherine, gotik romanları okumayı çok seven, iyi niyetli, sakin, sevecen bir kızdır. Üstelik yaşadığı dönemin kadınlarından da oldukça farklıdır. Onlar gibi ne zenginliğin ne de hırsın peşindedir. Tek önem verdiği şey kitaplarıdır. Kitaplarıyla olan dostluğudur...
Olaylar ise Bath'a gitmesiyle başlar. Bir anda kendini sosyetenin içinde bulur. İlk balosunda da Henry Tilney ile tanışır. Ardından Isabella ve John ile yakınlaşır, arkadaş olur. Fakat bu arkadaşlık başta iyi olsa da sonlara doğru farklı bir hâl almaya başlar. Gerçek dostluğu ise Henry'nin kız kardeşi olan Eleanor da bulur.
Catherine'in Northanger Manastırına gitmesiyle de başına tuhaf olaylar gelir. Zira fırtınanın şiddetli olduğu bir gecede korku filmlerini aratmayacak gizemli şeyler yaşar. Fakat sonrasında Henry'den öğrendikleriyle olayların iç yüzünü anlar, tüm korkularını kaybeder.
Romanın sonlarına doğru başka olaylar da yaşanır ancak okuru mutsuz edecek bir son olmaz. Fakat benim tek takıldığım sanki her şey oldubittiye geldi. Özellikle Catherine ve Henry'nin geride kaldığını, yazarın daha çok düşüncelerinin öne çıktığını fark ettim. Bu da beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
Ancak çeviri hususunda kitabı çok beğendiğimi söyleyebilirim. Ayrıca kitabın TRT Dinle uygulamasında radyo tiyatrosu da var. Mutlaka onu da dinlemenizi tavsiye ederim. Şimdiden keyifli okumalar ve dinlemeler.