Yarı bilge yarı deli halinle , işsiz güçsüz, boş işlerle uğraşan, yürüdüğünü, düşündüğünü sanan bir bitki olarak, ondan çaldığın hayatla, öğle vakti yanan bir mum kadar gereksiz hayatını yasamaya devam edeceksin öyle mi ?
Zerdüşt'ün öğretisi ne? Güneş ateşten doğar. Ateş büyük erenin kalbidir. Atomları temeldir. Sonsuz akımlarla dünyaya yaylır.
Öyle ki noktaları gökte kesişir, ışığı üretirler! Yeryüzünde kesişirlerse altını üretirler! Işıkla altın birdir! Ateşin somut halidir. Görünenle dokunulabilenin farkı budur. Aynı maddenin sivi haliyle kat hali arasındaki farktır. Buhar buza dönüşür, hepsi bu. Bunların hiçbiri hayal değil. Doğanın genel kuralı böyle. Bilim, doğanın genel kuralının sırrını çözmek için ne yapmalı? Elimi kaplayan bu ışık, altın mı şimdi? Belirli bir yasaya göre genişlemiş haldeki aynı atomlar. Farkı bir yasaya göre onları sıkıştırmak yeterli! Nasıl yapmalı?Baziları güneş ışığını çalmayı düşündü. İbn Rüşd, evet İbn Rüşd. İbn Rüşt, Kurtuba'daki büyük camide Kuran'ın muhafaza edildiği bölümün soldaki ilk sütununun altına bir güneş ışığı saklamıştı. Fakat işe yarayıp yaramadığını anlamak için sekiz bin yıl beklememiz gerekiyor
"Kör şeytan!" dedi Jehan istemsizce: "Bir metelik için uzun bir bekleme süresi!"
Tüm insanoğlunun kendini adadığı maraton, insan aklına vaat edilen sığınak, yeni bir tufandan ve barbarların saldırılarından onu kurtaracak olan matbaa, insanoğlunun yeni Babil kulesi.
Ne olursa olsun mimarinin geleceği ne getirirse getirsin, genç öğrencilerin kendi sanat anlayışlarını oluşturmalarını beklerken, biz var olanı koruyalım. Eski yapıları muhafaza edip, ülkemizin gençlerine, mümkün olursa ülkemizin mimarisini aşılayalım.
Fransız edebiyatının büyük ustası Victor Hugo'nun kaleminden çıkan Notre Dame'ın Kamburu, sadece bir mimari eseri değil, aynı zamanda derinlikli bir toplumsal panoramayı sunar. Hugo, katedralin yıkılma tehdidi altındaki atmosferini sadece bakımsızlıkla değil, aynı zamanda insanların içsel çürümesiyle de örülmüş bir hikayeye dönüştürür.
Paris'in sokaklarında yankılanan her adımda, o dönemin sınıfsal çatışmaları, adaletsizlikleri ve karanlık yüzleriyle yüzleşiriz. Hugo, karakterlerini sadece olayların içinde değil, aynı zamanda duygularının derinliklerinde de gezdirir. Quasimodo'nun sevdası, Esmeralda'nın kimsesizliği ve rahibin karanlık ruhu, tarihin içindeki zıtlıkları ve insanın karmaşıklığını sergiler.
Her kelimesinde bir çağa dokunan Hugo, Notre Dame aracılığıyla okuyucularını sadece bir aşk hikayesine değil, aynı zamanda yaşamın zorluklarına, toplumsal eleştirilere ve kaderin sorgulanmasına davet eder. Tarihin derinliklerinden gelen bu başyapıt, Paris'in sokaklarına adım atmanızı sağlayacak kadar etkileyici.. Keyifli okumalar!
Önsöz: Murat Özyaşar
Çeviri: Aylin Öcel