Nüfus İlkesi sözleri ve alıntılarını, Nüfus İlkesi kitap alıntılarını, Nüfus İlkesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Genel olarak hayat, gelecekteki bir durumdan bağımsız olan bir lütuftur. Ölümden korkuları olmasaydı bile kötülerin her zaman bir kenara atmaya hazır olmayacakları bir armağandır.
Aşkın tutkusunu harekete geçiren bir kadının "kişiliğinin tenasübü, canlılığı, huy yumuşaklığı, hislerinin şefkatli iyiliği, hayal gücü ve aklı" olduğu söylenir, yalnızca dişi olması değil.
Zenginler adil olmayan kartellerle yoksullar arasında sıkıntı döneminin uzamasına sıklıkla katkıda bulunsalar da hiçbir muhtemel toplum şekli, bir eşitsizlik durumu içinde ve her şeyden öte herkesin eşit olması halinde, insanlığın büyük bölümü üzerinde etkili olan neredeyse sürekli sefalet deviniminin önüne geçemez.
yoksulluk yasalarına rağmen hem şehirlerdeki hem taşradaki aşağı sınıfların durumunu bir bütün olarak düşündüğümüzde düzgün ve yeterli besin, zorlu iş ve sağlıksız meskenden dolayı çektikleri sıkıntıların artmakta olan nüfus üzerinde sürekli bir denetim işlevi görüyor olması gerektiği, zannediyorum teslim edilecektir.
En kötü toplumlarda bile işlediği görülen daimi nüfus arttırma çabası, insanların sayısını besin kaynakları artmaksızın yükseltir. Dolayısıyla önceden yedi milyona yeten besinin şimdi yedi buçuk milyon veya sekiz milyona bölünmesi gerekir. Bunun bir sonucu olarak yoksullar, çok daha kötü koşullarda yaşamak zorunda kalır ve çoğu ciddi sıkıntılar çekme mecburiyetinde olur. İşçilerin sayısı da piyasadaki iş oranının üstünde olduğundan, işgücü bedelinin bir azalmaya yönelmesi gerekir; bu esnada erzak bedeli de artış eğilimindedir. Dolayısıyla işçi, önceden kazandığı gibi kazanmak için daha çok çalışmak zorundadır.
Insan ırkıyla deney yapmak ,cansız nesneler ile deney yapmak gibi değildir. Bir çiçeğin patlaması önemsiz olabilir .Kısa süre sonra çiçek açacaktır. Fakat toplumun bağlarının patlaması dönüşü imkansız sorunlara yol açabilir
Doğanın lüzumsuz bir nüfusu önlemek veya baskılamak için uygulamaya koyduğu farklı yöntemler bize o kadar kesin ve düzenli görünmez ama yöntemi her zaman öngöremesek de hakikati kesinlikle öngorebiliriz.
Erzak kıtlığından zuhur eden sıkıntının en yoğun olarak toplumun en az talihli mensupları tarafından yaşanması gerekir. Eşlerinin yokluğunda rastgele yağmalamalara maruz kalan ve onların dönüşünü beklerken daima hayal kırıklığına maruz kalan kadınlar da bu sıkıntıyı sıklıkla tecrübe etmiş olmalıdır.
Bitkiler ve hayvanlar söz konusu olduğunda mesele basittir. Hepsi türlerini arttırmak şeklindeki kuvvetli bir içgüdüyle hareket ederler ve bu içgüdüye sekte vuran hiçbir akıl yürütme veya zürriyetini geçindirme kaygısı yoktur. Dolayısıyla serbestiyetin olduğu yerde artışın gücü ortaya konur ve mebzul etkiler daha sonra hayvanlar ve bitkilere mahsus alan ve beslenme isteğince ve hayvanlar arasında diğerlerine av olmak suretiyle baskılanır.
Bu denetimin insan üzerindeki etkileri daha karmaşıktır.
Marx'a göre yüksek doğurganlığın yoksulluğa yol açıyor olduğu iddiasının aksine, çocuk işçiliğin var olduğu yerlerde, düşük gelir İngiliz işçi sınıfını yüksek doğum oranlarına mecbur bırakmaktadır. Hatta nüfus baskısı, kapitalizmin bir gereğidir. Zira aşırı nüfus, yedek işgücü ordusunu büyüterek, sermaye lehine ücretlerin düşük tutulması baskını yaratacaktır. Dolayısıyla nüfus artışı, yoksul yasalarının değil, bizzat kapitalist sistemin ürünüdür