Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nun Masalları

Nazan Bekiroğlu

Nun Masalları Gönderileri

Nun Masalları kitaplarını, Nun Masalları sözleri ve alıntılarını, Nun Masalları yazarlarını, Nun Masalları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Başımızın üzerinde nurdan hâleler yoktu ama çarmıhımızı sırtımızda taşımadığımızı kim iddia edebilirdi?
Hep yanlış kalelerin burçlarına bayrak çekmeyi düşledik..
Reklam
O kadar padişahla aydınlanmaya müsait ve müstahakken dünyamız, sen yanlış seçimlerle cariyelere yöneldin. Ben içimin padişahını seninle aydınlatma azmiyle oturmuşken kâğıt başına, padişahın ışığıyla kamaşmaya hazırlarken gözlerimi, porselen kåseler durdukları yerde çatladılar. Aynalar paramparça oldu. Aynalarda hattat, senin görüntün kirlendikçe ben kendi görüntümün kirlendiğini gördüm. Ne büyük ıztıraptı Ya Rabbi. Nerelerde oyalandığımı, nerelerde asılı kaldığımı bana nasıl gösterdin..
Bende sadece onu uzaklaştırmak için kabiliyet vardı. Çünkü ben sürekli dağılıyor ve parçalanıyordum. Bir türlü birleşecek ve görecek kabiliyetim olmuyordu..
Benim içimde kopan fırtınalardan Puşkin'in ne haberi var? İçimdeki denizden kaç dalga geçtiğini kim saydı? Bütün kalelerimin neden her defasında böyle savunmasız düştüğünün sebebini kim merak etti? Her çıkışımda kalelerimden, biraz daha nasıl olup da bu kadar küçülebildiğimin nedenini kim anladı? Mutlak olanda var olmak için yaptığım her şey, yazdığım her yazı, var olmak ve toplanmak için attığım her imza biraz daha dağılmama ve küçülmeme yol açtı. Sırtımda alev gömlek, hattat içim yanıyor..
Kendinden nefretin azabına zor tahammül edilebileceğini biliyordu..
Reklam
Kalabalık arasındaki yalnızı. Ölümü sevebilmenin eğitimini. Iztırabı gösterecekti. Gözyaşı ve kanı. Ter ve aşkı sonra. Aşkı ve güzelliği..
Acıyı gösterecekti, azabı, korkuyu. Hüznü, ölümü ve başkaldırısızlığı. Kementleri, palaları ve cellâtları. Ve incili beşikleri, incili beşikte uyuyan gül goncası şehzadelerini. Hiçbirine kıymayacağını anlatacaktı ve bunu bir gün tarihlerin mutlaka yazacağına dair inancının sonsuz olduğunu..
Çocukluğunda yine, koca sarayın kaç kez sırılsıklam ağladığına şahit olduğunu da anlatacaktı. Kaç kez soğuk sabahlara, taş duvarların ve esmer koridorların, zamansız salâlarla açıldığını. Muztarib saraydan kaç kez sessiz sedasız, irili ufaklı tabutların sürü sürü çıktığını gördüğünü. Nur yüzlü ve ak sakallı bir ihtiyar tarafından gasledilirken, her nasıl olduysa, bir köşeden seyrediverdiği mini mini ve mosmor kesilmiş bedenleri. O ihtiyarın gözlerinde beliren iki damla yaşı..
Bir kısım dervişan ağlamaya ve dövünmeye başladılar. Biz böyle çile, hücremizde dahi görmedik, dediler..
Reklam
Yazdıklarını, bütün bu defterleri diğer insanlarla paylaşmayı? Onlarla paylaşmayı, böylece var ve çok olmayı mi ümid ediyorsun? Evet, diye cevapladı hattat-rasıt. Padişah, seni ben anladım, yetmez mi, diye yavaşça karşılık verdi. Bir ben gibi anlayan daha çıkmaz sanırım. Hattat-rasıt inat ve gururla cevapladı. Hayır, sesi çok netti, bunlar onlar için yazıldı, bir kişi yetmez. Ben olsam bile mi, dedi padişah. Padişahın gözlerinin, her gün bir paça alınan bir zehrin etkisiyle artık iyice sararmış bir çehrede canlı ve sıcak kalmış gözlerinin içine bakarak sen olsan bile yetmez padişahım, diye cevapladı hattat-rasıt
Ölüm fermanı yazarken harflere nefes tutulmuyordu..
Sarayın has bahçesindeki nazlı, mağrur ve cimri, tek soğana tek lâle, lâle tarhlarını..
"/Yolculuk/.. Baş döndürücü bir hız içinde sürüklenerek biteviye çirkinleşiyor, biteviye olmamız gerekenden başka bir şeye dönüşüyorduk. Yok oluyorduk. Ya onca güzelliğimize ne oluyordu? Yoksa onca güzelliğimiz de sadece bir aldatmacadan mı ibaretti? Kuşkusuz onları görmemizi sağlayan ışıktı aşk. Onun ışığında bütün ırmaklarımız yataklarına dönüyordu. Onun ışığında bütün acılarımız güzelleşiyor ve bütün acılarımız bizi güzelleştiriyordu.."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.