Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

En Eski Nutuk Sözleri ve Alıntıları

En Eski Nutuk sözleri ve alıntılarını, en eski Nutuk kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
30 Ağustos
"Efendiler, 26/27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Karahisar'ın güneyinde 50 ve doğusunda 20,30 kilometre uzunluğundaki sağlamlaştırılmış cephelerini düşürdük. Yeniden düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos'a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık. 30 Ağustos'ta yaptığımız savaş sonunda (buna Başkomutan Muharebesi adı verilmiştir), düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık. Düşman ordusunun Başkomutanlığını yapan General Trikopis de esirler arasında idi. Demek ki, tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu. 31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir'e doğru yol alırken, diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir ve kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı."
Sayfa 481 - Alfa Yayınları
O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi? Efendiler, bu durum karşısında tek bir karar vardı. O da milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak ! İşte, daha İstanbul'dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun 'da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulamasına başladığımız karar, bu karar olmuştur.
Reklam
Halbuki, Türk 'ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!... O halde ya istiklal ya ölüm!
Vatan ve milletin kutsal varlıklarını kurtarmak ve korumak hususunda son sözü söyleyecek ve bunun gereğini yerine getirecek gücün, bütün vatanda bir elektrik ağı haline gelmiş olan milli akımın kahramanlık ruhu olduğunu ifade ettim.
“Efendiler, tarih ‘geleneğe boyun kırmaktan üzüntü duymayan millet, biz yürüyelim, arkamızdan gelsin!’ fikir ve görüşünde bulunanların maruz kaldıkları kötü neticeler ve cezalarla doludur. İdare adamlarının, bilhassa millet adamlarının, böyle sakat ve kabul edilemez zihniyetlere asla kapılmamaları lâzımdır.”
“Gerçi benim alanen ortaya atılmamda ve bütün milli ve askeri harekâtın başına geçmemde şüphesiz mahzur vardı. Fakat o mahzur, başarısızlık hâlinde herkesten evvel ve herkesten ziyade benim, en büyük ceza ve azaba uğratılmamdan başka bir şey olabilir miydi? Hâlbuki, bütün vatanın ve koskoca bir milletin hayat ve mematı mevzu-u bahis olurken, vatanperverim diyenlerin kendi akıbetlerini düşünmelerine mahal var mıdır?”
Reklam
“Generalin bazı geniş soruları ile karşılaştım. Mesela ‘Millet akla gelebilecek her türlü girişim ve fedakârlığa başvurduktan sonra da hâlâ başarı sağlanamazsa ne yapacaksın?’ Verdiğim cevapta - hatıramda aldanmıyorsam- demiştim ki: ‘Bir millet mevcudiyetini ve istiklâlini kurtarabilmek için düşünülebilen her türlü teşebbüs ve fedakârlığı yaptıktan sonra başarıya ulaşır. Ya başaramazsa demek, o milletin ölmüş olduğuna hükmetmek demektir. Öyleyse millet yaşadıkça ve fedakârca teşebbüslerine devam ettikçe başarısızlık da mevzu-u bahis olamaz’ “
Sayfa 156Kitabı okudu
“...Dahiliye Nâzırı Damat Şerif Paşa, bu gazetenin haberlerine dayanarak Sivas vilayetine yaptığı bir tebliğde ‘Kahrolsun işgal’ şeklindeki yazılar, hükümetin bugünkü siyasetine uygun değildir diyordu. Bu ne demektir, Efendiler? Hükümet işgali suç saymayan bir siyaset mi takip ediyordu? Yoksa ‘Kahrolsun işgal’ dedikçe memleketin daha çok işgale mi sebebiyet verilecekti? İşgal ve tecavüz karşısında, milletin sessizlik ve sûkûnet içinde kalması, işgalden dolayı öfkelenmiş görünmemesi mi akla ve siyasete uygundu? Böyle sakat ve hayvanca bir düşünce, çöküş ve yok oluş uçurumuna kadar tekmelenmiş bir devleti kurtarabilecek siyasete esas olabilir miydi?”
Sayfa 206Kitabı okudu
Halbuki, Türk'ün haysiyeti, gururu ve kaabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!... O halde, ya istiklâl ya ölüm!
Sayfa 14 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Millet ve ordu, Padişah ve Halife'nin hâinliğinden haberdar olmadığı gibi, o makama ve o makamda bulunana karşı asırların kökleştirdiği din ve gelenek bağları dolayısıyla da içten gelerek boyun eğmekte ve bağlı. Millet ve ordu bir yandan kurtuluş çaresi düşünürken bir yandan da yüzyıllardır süregelen bu alışkanlık dolayısıyla, kendinden önce, yüce hilâfet ve saltanat makamının kurtarılmasını ve dokunulmazlığını düşünüyor. Halifesiz ve padişahsız kurtuluşun anlamını kavrama yeteneğinde de değil... Bu inanca aykırı bir düşünce ve görüş ileri süreceklerin vay haline! Derhal dinsiz, vatansız, hain ve istenmeyen kişi olur...
Reklam
Bu şartların istediği adamın, başka bir-çok bakimlardan da, mutlaka benim şansım olabileceği gibi bir iddia söz konusu değildir. Yalnız, Bu memleket evlâdından birinin ortaya atılması kaçınılmaz olmuştur. Benden başka bir arkadaş da düşünülebilir. Yeter ki, o arkadaş, bugünkü durumun kendisinden beklediği şekilde harekete evet diyebilsin !
Benim açıkça ortaya atılmamda ve bütün millî ve askerî hareketlerin başına geçmemde elbette sakınca vardı. Ancak, o sakınca, başarısızlık halinde herkesten önce ve herkesten çok benim, en büyük ceza ve azaba uğratılmamdan başka bir şey olabilecek miydi? Oysa, bütün vatanın ve koskoca bir milletin ölüm kalım dâvâsı söz konusu olurken, vatanseverim diyenlerin kendi sonlarını düşünmelerinin yeri var mıydı?
Sayfa 53 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun , istiklalden mahrum bir millet, medeni insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye layık görülemez.
Sayfa 26
Halbuki Türkün haysiyeti ve izzet-i nefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun evladır!.. O halde, ya istiklal ya ölüm!
Sayfa 26
''Sizler, Yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.''
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.