"Ülkemizde sürüp giden bir tür beyin yıkamayla karsı karşıyayız" diye iç çekti Mori.
“Beyin yıkamak nasıl gerçekleştirilir biliyor musun?
Aynı şeyi bir insana defalarca tekrarlarsın ve biz de bu ülkede bunu yapıyoruz. Nesnelere sahip olmak iyidir.
Daha fazla para iyidir.
Daha fazla gayrimenkul iyidir.
Daha fazla ticaretçi yaklaşım iyidir. Daha fazla iyidir. Daha fazla iyidir.
Bunu tekrarlar dururuz–ve bu defalarca bize tekrar edilir-
ta ki insanlar farklı düşünmeyi aklından bile geçiremez hale gelinceye kadar. Ortalama sıradan insan sürekli dikte edilen tüm bu yalanlarla öylesine dolmuştur ki, gerçekte neyin önemli olduğuna ilişkin kendi bakış açısı diye bir şey kesinlikle kalmamıştır."..
....Hiç yaşlanmaktan korktuğun bir dönem olmadı mı ?
"Mitch, ben yaşlılığı kucaklıyorum "
Kucaklamak mı?
Evet çok basit. Büyüdükçe daha da öğreniyorsun.
"Eğer hep yirmi iki yaşında kalsan, hep yirmi iki yaşında olduğun kadar cahil olursun. Yaşlanmak sadece çürümek değildir bildiğin gibi.Büyümektir.
Öleceğini bilmek olumsuz düşüncesinden daha önemli olan öleceğini anladığın için daha iyi bir yaşantı sürdürmektir"
Peki eğer yaşlılık bu kadar değerliyse niçin herkes, "Keşke yeniden gençlik yıllarıma dönebilseydim" diyor? Hiç kimse, “Keşke altmış beş yaşımda olsaydım" diye söze başlamıyor.
Gülümsedi. “Bu söz neyi yansıtıyor dersin? Tatmin olmamış kişiler.
Layıkıyla yaşanmamış hayatlar.
Anlamı bulunamamış yaşamlar.
Eğer hayatın anlamını bulduysan geriye gitmek istemezsin.
İleriye gitmek istersin.
Daha da yapmak, daha da görmek istersin.
Altmış beş yaşına dek bekleyemezsin. "Dinle beni.
Bir şeyi bilmelisin.
Tüm genç insanlar tek bir şeyi bilmeli. Eğer sürekli yaşlanmaya karşı savaşırsan mutsuz olursun, çünkü nasılsa yaşlanmaktan kaçış yok....
..."Mitch, kültürümüz bizi ölüm anı gelmeden bu tür şeyler üzerine düşünmeye yüreklendirmiyor.
Kariyer, aile, yeterince maddiyata sahip olmak,
evin ipoteğini ödemek,
yeni bir araba almak,
kaloriferi tamir ettirmek gibi bencilce şeylerle öylesine sarılmış ki etrafımız. Hayatımızı sürdürebilmek için bir sürü ıvır zıvırla uğraşmak zorundayız.
Bu yüzden şöyle bir geri çekilip hayatımıza bakarak, 'Bu mu yani? Hayattan istediğim her şey bu mu? Burada eksik olan bir şeyler yok mu?’ demek alışkanlığına sahip değiliz."....
“Ama işte tek farkımız.Şu mükemmel hayvanlardan ve bitkilerden tek farkımız..Birbirimizi sevdikçe ve sevgimizi sürekli hatırladıkça,hiç yok olmadan ölebiliriz.Yaratılan tüm sevgi orada kalır.Tüm anılar.Varlığına özen gösterdiğin ve sevdiğin herkesin yüreğinde yaşamaya devam edersin.”
İnsanın hayattan alıp alabileceği derslerin bir özeti niteliğinde bu kitabın detaylarını; en başta da ölümü, yarından itibaren unutup günlük telaşeye düşecek olmam çok acayip!