Sevgim çocukluğumda, sevgisizliğim de zindanda
bırakılmıştı çünkü
Ne sevgiyi ne de sevgisizliği,
senin gibi olağan yaşamadım.
Ya benden bin yıl önceydi,
ya da benden bir gün sonraydı hep.
Beden dansını bilmem,
ellerin dansını bilirim nasırlı akışlarda.
Ondan diyorum Doğu Akşamlarını anlatmadım sana,
Nasıl anlatılır?
Onu da olağan bilmiyorum,
Ya seni ürkütürüm,
ya da senden ürkerim.
Dedim ya, bilinmeyende bilineni yaşamadım olağan.
Hadi! Sen anlat bana olağan akşamlarını,
olağan sevgilerini,
olağan sevdalarını,
olağan anılarını anlat...
Olağan rüzgarların papatyalara nasıl renk verdiğini anlat...
Ben, poyrazların uçurum çiçeklerine nasıl renk verdiğini bilirim.
Hasankeyf’te hüzün bulutları dolaşır, uzay çağında
Ve tarihin sus-postluğuna yaşlı gözlerini bırakır.
Köle pazarlarında satılan yarınlarına isyan büyüterek…
Hasankeyf'te hüzün bulutları dolaşır, uzay çağında
V tarihin suskunluğuna yaşlı gözlerini bırakır.
köle pazarlarında satılan yarınlarına isyan büyüterek
Karışır sevginin avareliği deli başımda,
dört dönerim sensizliğe.
Sevgi istasyonlarında yalnızlığı oynamak
ne zordur bilir misin be sevgili
Mezopotamya’da seni yaşamak …
Sevgim çocukluğumda, sevgisizliğim de zindanda
bırakılmıştı çünkü
Ne sevgiyi ne de sevgisizliği,
senin gibi olağan yaşamadım.
Ya benden bin yıl önceydi,
ya da benden bir gün sonraydı hep.
Beden dansını bilmem,
ellerin dansını bilirim nasırlı akışlarda.