Aristoteles’e göre, madde bakımından oğul önce, baba ise sonradır; yani baba önce oğul olmalıdır, bir başkasının oğlu olmalıdır. Forma geldiğindeyse bu ilişkinin terimlerini tersine çevirir ve baba önce, oğlun ise sonra olduğunu düşünür.
Benim çözümlememe göre, çelişkiler "ya/ya da" kalıbıyla işler, yani bir bakıma ortak duyunun ve geleneksel mantığın yasalarına tabidirler. Paradokslar ise "hem/hem de" biçiminde çalışır.
Ortaçağda cadı olduğu düşünülen kadınlar ellerinden ve ayaklarından bağlanıp göle
atılıyorlar, suda boğulup ölürlerse cadı olmadıkları anlaşılıyor, eğer suyun üstünde kalırlarsa cadı olduklarına hükmedilip yakılıyorlardı. Karar vermenin paradoksal ve aporetik karakteri bu çok eski geleneklerin terk edilmesiyle ortadan kalktı mı?