Hyacinth'in umutsuz bir vaka olarak rafa kaldırıldığını
kimse iddia edemezdi, ancak onun da kendi kendine itiraf
ettiği üzere durumu oraya doğru gidiyordu.
Aradan on yıl geçmi§tir ve hiç de utangaç, sıkılgan bir çiçek
olarak tanımlanamayacak kadın kahramanımızla tanışırız.
Sahne, her yıl tekrarlanan Smythe-Smith Müzikali, Bay
Mozart'ın mezarında ters dönmeye başlamasından on dakika önce ...
Genç adam eğilerek kızın kaşlarını öptü. ''Uyank geçecek her anımızı beraber geçirmek zorunda olduğumuzu kimse söylemedi. Ama günün sonunda, hatta gününbüyük bir çoğunluğunda seninkinden daha çok duymak isteyeceğim bir ses, seninkinden daha çok görmek isteyeceğim bir yüz ve seninkinden daha çok keşfetmek isteyeceğim bir zeka yok etrafımda.''
Vee en gıcık olduğum Bridgerton'un hikayesini bitirmiş bulunmaktayım, tüm kitaplar boyunca Hyacinth'e gıcık olup onu kendi kitabında sevmem cidden kendime çok güldüm ve Hyacinth'in hiç de aslında o kadar gıcık biri olmadığını görmüş oldum. Hyacinth'eyi tanımak gerçekten güzeldi, tüm seri boyunca en çok güldüğüm ve eğlendiğim bir kitap oldu özellikle de Gareth ah, kesinlikle mükemmel bir erkek. Gareth'in babası ile yaşadığı sorunlarda hep alttan alan tarafın olmasına üzüldüm açıkçası, Baron'un hak ettiği cezayı bulmadığına inanıyorum bence daha fazlası olmalıydı. Hyacinth ve Gareth ile tanıştığıma cok memnun oldum.