Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dini, Siyasi, Kültürel ve Ekonomik Perspektiften

Ortadoğu Tarihi

Youssef M. Choueiri

Ortadoğu Tarihi Gönderileri

Ortadoğu Tarihi kitaplarını, Ortadoğu Tarihi sözleri ve alıntılarını, Ortadoğu Tarihi yazarlarını, Ortadoğu Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Mevzu aşağıdaki alıntıdan ibaret
Resmi laikleştirme politikaları, Türk ulusal kimliğinin İslam'la ilişkisini kesmeyi amaçlamıştı; ancak bu politikaların başarısı sınırlı oldu. İslâm, elitler seviyesinde Türk kimliğinin bir unsuru olmaktan çıktı ama yığınların bulunduğu alt tabakalarda İslam'ın Türk ulusal kimliğiyle bağları sürdü.
Atatürk ve İslam politikası
İslâm, politik bir araç olarak ve savaşlarda Batılı güçlerle komşu Hristiyan devletlere karşı hareketin motivasyonu olarak kullanıldı. Silahlı mücadele verdiği günlerde (1919-1923) Atatürk de aynı politikayı izlemiş ancak yeterince güçlenmeden gerçek hedeflerini açık etmemişti.
Reklam
Din ulusal kimliğin ayrılmaz unsurudur.
"Türkler için İslam dinine geçmek sadece kişisel bir inanç meselesi veya çıkış değil aynı zamanda bir kimlik değişimi, İslami toplumun inanın kesimi (ümmet) arasına gönüllü bir katılım, Osmanlı politik ideolojisi ve kültürüyle anılmak anlamına geliyordu. Alışılmışın dışında milliyetçi düşünceler daha sonraları dini cemaati de ulusal kimliklere sahip hale getirdi. Osmanlı Hristiyan toplumları bu dönüşümden ilk etkilenenler olmakla birlikte Osmanlı müslümanları da onları takip etti. Tarihin bir cilvesi olarak bu değişim, kimliğini büyük ölçüde İslamiyet ile örtüştüren bir ulusun, ulusal kimliğini radikal biçimde dinle ilişkisiz bir hale getirilmesi gelişimi olarak bir ilktir."
Atatürk'e göre Panislamizm ve Pantürkizm
"Ben ne bütün Müslüman ulusların birliğine, ne de bütün Türk halklarının birliğine inanıyorum. Burada bulunan hepimiz, ideallerimize tutunma hakkına sahibiz ama devlet, gerçeklere dayanan ve bir tek değişmez şartı olan sabit politikalarla istikrarını korumalıdır. Bu şart da, ulusun doğal sınırları içerisinde yaşamını sürdürmesi ve bağımsızlığını muhafaza etmesinin sağlanmasıdır. Duygusallık veya yanılgılar bizim politikamızı etkilememelidir. Hayallere kapılmayalım! Bunlar geçmişte bize çok pahalıya mal olmuştur." ( Mustafa Kemal Atatürk)
Din ve milliyetçilik birbirine pamuk ipliği ile bağlıdır
"Türkiye'de milliyetçilik neredeyse dine karşı bir meydan okuma halini aldı. Milliyetçilik parlak bir laik gelecek adına, dini geçmişi şiddetle yok etmeyi temsil etti. Maamafih Türk milliyetçiliği 20 yüzyılın ortalarına gelindiğinde laiklik ilkelerine hale getirmeden dinle kültürel ve politik bir bağlantı kurma noktasına ulaşmış görünüyordu."
İslam'a Hizmet Yarışı
"Geçen yüzyılın sonlarında Türk ve Arap yazarlar, kendi etnik toplumlarının İslam'a hem din hem de bir devlet düzeni olarak katkılarını göstermek için birbirleriyle yarıştılar. Türk aydınları İslam saflarının sınırlarını genişletmede ve sonrasında da İslam'ın kalbi olan toprakları yabancıların hesapları ve işgaline karşı savunmada Osmanlı'nın muzaffer başarılarını ima ettiler. Buna karşın eğitimli Arap elitleri, ilk dönem savaşçıları ve politik liderleri bir yana, İslam'ı doğuran, ona peygamberini ve kutsal kitabını dilini veren etini kimliklerine temel rol biçtiler."
Reklam
Din ile Milliyetçilik Arasındaki Farklar -2
Din nihai hedefine ulaşmak için belli bir bölgeyi sıçrama tahtası olarak kullanırken, milliyetçilik kendi kimliğini, ona ulusal mirasını bahşeden tarihinin sınırlarını çizdiği coğrafi alanla tanımlar. Siyasileşmiş din sınırlardan hoşlanmaz, ulusal kimliği kötüler ve sınırları belli toprakların merkezinde bulunduğu insan bağlarının üstüne çıkmaya çalışır. Üstelik dinin misyonu belli bir sınıflama sistemi ile yürütülür. Bu da aynı ulusal sınırlar içinde inananlar ile inançsızlar, erkekler ile kadınlar ve ilahi iradenin gerçek temsilcileri ile günahkar insan grupları şeklinde birbirinden belirgin biçimde ayrılmış adacıklar yaratır.
Din ile Milliyetçilik Arasındaki Farklar - 1
Siyasileşen din temel ilkelerini kutsal bir metine dayandırır ki bunun kökü de mutlak yargıç olarak Tanrı ile doğrudan temasta yatar. Öte yandan milliyetçilik, hukuk ve meşruiyet kaynağı olarak toplumu kucaklar. Din, Tanrı'nın yasalarının zamandan bağımsız ve değişmez biçimde boyun eğilip uyulan bir dizi kural olduğunu varsayarken; milliyetçilik çeşitli toplumsal sorunlara yaklaşıp çözmede insan aklına güvenir. Biri kutsal geleneklere sıkı sıkıya bağlıyken diğeri yargıya varma ve stratejik kararlar konusunda tamamen lâiktir. Her ne kadar ahlaki değerler örtüşür ve aynı dil konuşulurmuş gibi görünse de milliyetçiliğin göreceli değerleri, önceden belirlenmiş gidişatla uyum içinde olduğu düşünülen mutlak kriterler tarafından sürekli sorgulanıp örselenir.
"Ortadoğu'da milliyetçilik, sömürgeciliğin pençesinden kurtulmaya çalışan şarkın hızlı politik uyanışından kaynaklanan büyük bir hareketin parçası olarak algılanmıştı."
"... Yerleşimciler başlangıçta toprak sahibi olmak için para ödüyor, hatta rayiç değerin üstünde ödeme yapıyordu. Ancak sonunda zorla kamulaştırmaya ve kalan yerli halkı topyekün siyasi boyunduruk altına alma yoluna gittiler. Bu açıdan bakıldığında siyonizmi temelde ırkçı bir ideoloji olarak görmek gerekir. Bu ideoloji, bir ulusun yurtsuzlaştırılmasını, bir diğerinin manevi, kültürel ve siyasi açıdan üstün olduğu gerekçesiyle meşru göstermektedir."
Reklam
Siyonistlerin Filistin'e göçünü kolaylaştıran etkenler
Osmanlı ekonomisinin kötüleşmesi, köylülerin topraksızlaşmasını ve kronik biçimde borçlu hale gelmesini körükleyen arazi kanunlarının çıkarılması, Tanzimattan kaynaklanan sosyal yapıdaki değişimler, Avrupalıların kapitalist üretim biçimini dayatması gibi etkenler bölgenin yeni yerleşimlere direnme gücünü zayıflatmaya hizmet etmişti.
Yahudi Devleti fikri çok daha eskiden oluşmaya başlamış.
" Noah, 1825'te serbest ve güçlü bir ülkede bütün Yahudiler için bir 'barınak' kurulmasını ... savundu. ... Sır Moses ise farklı bir planın arayışı içinde, Filistin'de küçük ölçekli Yahudi yerleşimi için finansman bulmaya çalıştı. Yahudilerin Filistin'de bir Osmanlı yöneticisinin himayesinde yaşamasını öneren kitaplar ve makaleler yazıldı. Yahudi olmayan George Eliot, Sir Walter Scott ... vs. gibi yazar ve diplomatlar Yahudilere bir yurt veya güvenli barınak fikrini destekledi. ... Bu fikirler daha çok Avrupalıların Batı Asya'daki yayılmacı emellerine hizmet ediyordu; zira İngiltere, Fransa ve Almanya'daki bazı politikacılar, doğu ile batı arasında tampon bir Yahudi devleti hayalleri kuruyordu."
Siyonizm
Siyonizm İsrail'in kurulmasının taahhütnamesi ve aynı zamanda Filistin ulusunun yurdundan edilmesinin haklı gösterilmesi olmuştur. Bir halkı diasporadan kurtarmayı amaçlarken bir başkasını sürgüne göndermenin mantığını oluşturmuştur. Hem kurtuluş hem çaresizlik, hem toprağın tarihi şekilde geri kazanımını hem kaybını getirmiştir.
"...İmparatorluk 1918'de yenilince Osmanlıcılık bir seçenek olmaktan çıktı. Ancak o tarihe kadar, Müslümanların çoğu ve hatta bazı Hristiyanlar Osmanlı İmparatorluğu'nu, Avrupa'nın sömürgeci ihtiraslarını önleyebilecek yegâne siyasi güç olarak görüyordu."
"Milliyetçiliğin Osmanlı imparatorluğu'ndaki Arap eyaletlerine ulaşması epey zaman almıştı. Bunun birbiriyle bağlantılı iki ana nedeni vardı: Birincisi, bu bölgedeki nüfusun kimliği etnik olmaktan ziyade dini koşullar içinde algılanıyordu; ikincisi halkın büyük bir kısmı tıpkı Osmanlı Türkleri gibi Sünni Müslümandı."
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.