Ortadoğu'nun Çoklu Kimliği

Bernard Lewis

Ortadoğu'nun Çoklu Kimliği Quotes

You can find Ortadoğu'nun Çoklu Kimliği quotes, Ortadoğu'nun Çoklu Kimliği book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Diyar-ı Rum
Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi dili Türkçe olarak tanımlanırsa da, halk kendisine Türk demediği gibi, ülkesini de Türkiye olarak adlandırmazdı. Türk ve Türkiye sözcükleri Avrupa’da en azından on ikinci yüzyıldan beri kullanılmaktaysa da, Türkiye'deki Türkler bu terimleri kullanmamaktaydılar. Bunun yerine hüküm sürdükleri ülkeyi dini terimiyle İslam ülkesi; hanedanlık terimleriyle Osmanlı ülkesi; ya da daha kesin bir bölgesel tanım gerektiğinde imparatorluktaki seleflerinden miras aldıkları adla Diyar-ı Rum olarak tanımlarlardı. Türkiye adı 1923’te Cumhuriyetin kurulmasından sonra resmen kabul edilmiştir.
Sayfa 14 - 1. baskı - Eylül 2000
On altıncı yüzyılda ve daha sonra bir süre Osmanlı sultanları ve İran şahları Ortadoğu’da hakimiyeti ele geçirmek için savaşmışlardır. Padişah Sünni, Şah ise Şiiydi. Bu nedenle Osmanlı Şiileri ve İran Sünnileri hükümdarları tarafından potansiyel hainler olarak görülürler ve kimi zaman kendilerine buna uygun olarak davranılırdı.
Sayfa 93 - 1. baskı - Eylül 2000
Reklam
Osmanlı sadrazamı Hıdiv Sait Halim Paşa 1917’de şöyle demiştir: “Bir Müslümanın anavatanı şeriatın hüküm sürdüğü her yerdir.” ...Diğer bir deyişle İslami kimlik ve sadakat vatandan, milletten ya da milli devletten önce gelir.
Sayfa 84 - 1. baskı - Eylül 2000
Hz. Peygamber’in bir hadisinde sarığın inananlarla inanmayanlar arasındaki fark olduğu söylenir. Sarık daha yaygın olarak ulema ile toplumun geri kalanını ayırt etmek için kullanılmıştır. M. Kemal Atatürk’ün reformlarıyla Türkiye’de bu son kale de düşmüş ve sarıklar, fesler ve diğer geleneksel başlıkların yerini Avrupa tipi modern şapkalar ve kasketler almıştır.
Sayfa 81 - 1. baskı - Eylül 2000
Yidiş konuşan Yahudiler ve Arapça konuşan Yahudiler birbirlerinin dillerini öğrenmeye tenezzül etmemişlerse de, her ikisi de atalarıın ve dinlerinin kutsal dili üzerinde fikir birliği sağlamışlardır. İbranice yeni bir İsrail kimliğinin yaratılmasında çok büyük bir güç olmuştur.
Eski Mısır hiyeroglif yazısı unutulmuş ve eski Mısır dili, Yunancadan alman bir alfabeyle yazılan Kıpticenin en son biçimi Hıristiyan yazıtlarının ve diğer literatürün ifade biçimi olmuştur. Mezopotamya’nın merkezî bölgelerinde Aramcamn çeşitli lehçeleri çeşitli alfabelerle yazılmaktaydı ve bunlar daha eski dillerin yerini almıştı. Asurca ve Babilce, Fenikece ve diğer bütün Kenan ülkesi dilleri (biri dışında) kaybolmuştu. Bu tek dil de, dini önemi ve İbranice Tevrat nedeniyle ayakta kalabilen İbraniceydi. Ama o da artık konuşulmuyordu. Hıristiyan çağının başlangıcında Yahudiler de Mezopotamya’daki herkes gibi Aramca konuşuyorlar ve dini edebiyatlarını, özellikle de Talmud’u, o dilde yazıyorlardı. İbranice daha çok dini metinlerde ve duada yaşamaya devam ediyor ve bunlar da genellikle İbrani alfabesiyle yazılan Aramcaya çevriliyorlardı.
Reklam
58 öğeden 91 ile 58 arasındakiler gösteriliyor.