Osmanlı Engizisyonu - Zulmün Tarihi kitaplarını, Osmanlı Engizisyonu - Zulmün Tarihi sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Engizisyonu - Zulmün Tarihi yazarlarını, Osmanlı Engizisyonu - Zulmün Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kitap esasen Osmanlı hoşgörüsü dediğimiz şeyin iç yüzünü gözler önüne sermeyi hedeflemiş. Fakat daha başlarken tarafgir olduğunu çekinmeden açık ediyor yazar. Üslup ve dil sorunları var. Dizgide de ciddi sorunlar olduğu göze çarpıyor ki pek çok harf hataları var. Hatta bir bölüm sonunda, avukat olduğunu bildiğimiz yazarın mahkeme tutanaklarından
Ebussuud için insanların katline binbir gerekçe bulmak hiç de zor değildir. Ramazan'da oruç tutmamak, namaz kılmamak, Yezid'e lanet etmek, Yunus'tan deyişler okumak ve daha ne sudan sebepler...
Süleyman'ın oğlu Selim'i veliaht olarak göstermesi diğer oğul Beyazıt'ın sonu demekti. Beyazıt başını Öne eğip kesilmesini beklemek yerine isyanı seçti. Ne var ki ordusu babasının ordusuna yenildi ve İran şahı Tahmasap'a sığınmak zorunda kaldı (1559).
...şehzade Mustafa mükellef eğer vurulmuş bir ata binerek huzur-i şahaneye gitti. Vezirler kendisine yol göstericilik yapıyorlardı. Fakat zavallı şehzade babasının otağına varınca karşısında padişah ile saray görevlilerini göreceğine, kendisini idama memur yedi dilsizle karşılaştı. Dehşet içinde kalmıştı. Şehzade, atlas bir perde arkasında bu korkunç sahneyi temaşa eden babasını boş yere çağırıp dururken, o dilsizler Mustafa'nın üzerine atıldılar. Bahtsız şehzade Mustafa babasının otağında ruhunu teslim etti." Şehzade padişahın öfkesine kurban gittikten sonra hazine def- tarları Mustafa'nın hâzinesine, otağına, hayvan ve uşaklarına devlet adına el koydu. Ulemaya cenaze namazı kılmaları için emrolundu."
Karısı Hürrem Sultan karşısında hiçbir etkinliği kalmayan ve Hürrem'in sözünden çıkmaya cesaret dahi edemeyen Kanuni, Gülbahar hatundan olma ve "ekber evlat" olarak görülen oğlu Mustafa’yı kendi çadırına davet ederek gözünü kırpmadan boğdurtur
Varna kadısına hükmüm ki:
Balçık kasabası naibinin imzası İle yüce huzuruma sicil sureti sunulup, hükmün altında bulunan Kaliagra kalesinde bulunan Sarı Saltuk zaviyesinde Işık taifesinden Mehmet adlı kimsenin kutsal şeriata ve İslam dinine aykırı bazı sözler söylediği bildirilmiş.
Şimdi; bundan önce ülkemde her yere hükmü şerifler gönderip, bunun gibi zaviyelerde kutsal şeriata aykırı sapık fikirli Işık taifesinin barındırılmamasını buyurmuştum.
Buna göre buyurdum ki, emrini gelip ulaşınca bu konu üzerinde durup öğrenesin ki, adı geçen Işığın söylendiği gibi şeriata aykırı sözler söylediği doğru mudur?
Nasıl bir kimsedir? Ondan başka zikrolunan zaviyede bulunanlar sapık Işık topluluğu mudur? Yoksa kendi hallerinde Sünni topluluk mudur? Yazıp bildiresin. (15 Ekim 1559, Salı)
Kanuni'nin fermanı
...Şerefli hükmüm elinizi buldukta bundan sonra bayramlarda Şeriate aykırı olduğundan kimseye davul ve nakkare çaldırmayasın, eğlence ve yasaklanmış davranışlar yaptırmayasın. Aşure zamanında dahi Işık topluluğunu bu tür davranışlarla şehirde dolaştırmayasın, gezmesini önleyesin. Bu yasağa uymayanları kutsal şeriat gereği ile cezalandırıp, bu yüce emrimin suretini orada bulunan sicile kaydedip, bugünden sonra yüce emrime aykırı ve kutsal şeriata karşı gelen kimselere göz açtırmayasın. (24 Ağustos 1558, Cumaertesi)
Sünnilik devletin siyasi kimliği olunca Sünni olmayan tüm eğilimler doğrudan muhalefetle özdeş hale geliyordu. Ve bunların hakkından gelinmesi, sudan bahaneler uydurularak ortadan kaldırılması hanedanın bekası için olan bir tavırdı.
Osmanlı, namaz kılmayanlara uyguladığı para cezasını çok önemli bir gelir kaynağı olarak görmüştür. Yasakçılar insanları sudan bahanelerle kadı önüne çıkartarak namaz kılmadı diye çeşitli cezalara çarptırmışlardır.
Fatih 1471 Haziran'ında Rum Vilayeti’ne gönderdiği bir fermanda namaz kalınmadığından sözederek bunların cezalandırılmasını emrediyor:
"Namaz dinin direğidir, onu terk eden şüphesiz dini yıkmış olur hadisiyle amel olunmadığı, namazı terk edenler yüzünden mescidleri harabe haline geldiği belirtildikten sonra namaza olarak tayin edilen yasakçıya, tarik-i salat olanlara dayak (taziri bi’d-darb) ve para cezası (taziri bil-mâl) verilmesinin meşru olması nedeniyle bütün sancak beyleri, kadılar ve subaşıların yardımcı olunması emredilmiştir."
Aydoğan Demir; Kanuni Sultan Süleymanın Terk-i Salat Edenlerle İlgili Fermanı, Tarih İncelemeleri Dergisi II, İzmir 1984. Hammer; Agy, sf. 258.
1537 tarihli ferman bütün vilayet valilerine gönderilmiştir. Fermanda valilere "namaza devamın sağlanması" emredilmiş olup bu yönde cezalandırmaktan kaçınılmaması istenmiştir.
Köylere, mahallelere zorla cami yapılması uygulanması da yoğun olarak gündeme geliyor. Çürümeye başlayan Osmanlı düzeninin daha çok cami açarak önüne geçilmesi düşünülüyor.