Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Modernleşmesi

Kemal H. Karpat

Osmanlı Modernleşmesi Gönderileri

Osmanlı Modernleşmesi kitaplarını, Osmanlı Modernleşmesi sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Modernleşmesi yazarlarını, Osmanlı Modernleşmesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Japonya ve Rusya, birkaç istisnai örnek haricinde, yabancı güçlerin askeri müdahalesine ve diplomatik baskısına maruz kalmamıştı. Üstelik bu iki devlet, yabancı devletlere ekonomik imtiyazlar tanımak zorunda da bırakılmamıştı. Osmanlı'nın modernleşmesi ise, aslında neredeyse salt dışarıdan gelen askeri baskılaeın, ekonomik emperyalizmin ve açık sömürgeciliğin bir ürünüydü.
Osmanlı Devleti'nin "modernleşmesinin" özünde merkezi otoritesinin üstünlüğünü sağlama çabası yer alıyordu. Dolayısıyla III. Selim ile başlayan modernleşme, başlangıçta, halka hizmet götürmekten ziyade siyasi amaçlar taşıyordu.
Reklam
Ayanlar padişahın otoritesine meydan okuyup yerel özerklik talebinde bulundu mu? Hiçbir ayanın tam özerklik ve padişaha bağlılığından vazgeçme talebinde bulunmadığı sonucuna ulaştım. Osmanlı'nın en ası derebeyleri olarak tasvir edilen Mısır' daki Mehmet Ali Paşa ve Yanya'daki Tepedenli Ali Paşa dahi padişahtan sadece kendilerini resmen tanımasını ve idareci olarak atamasını istediler.
Saraya başlangıçta köy kökenli bir helvacı olarak giren Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa, ülkenin Avrupa'ya benzer bir yeniden teşkilatlanma ihtiyacının olduğunu açıklamaktan çekinmedi. Fakat hiçbir zaman tam olarak Avrupa'yı örnek almayı önermedi. Bunun yanı sıra, dogmatizme karşı savaş açtı. Bu durum, tek varlık sebebi eski düzenin muhafaza edilmesi olan tüm grupları ona düşman etti.
Başını ordu mensuplarının çektiği diğer ayaklanmaların aksine, Patrona Halil İsyanı'nın başrolünde küçük tüccar ve esnaf vardı.
İçine düşünülen krizin tartışılması için padişahın 17. yüzyılda büyük bir heyet toplamış olması ilginçtir. Büyük Osmanlı düşünürü Katip Çelebi'de bu heyette yer almıştır. Onlar bu derdin devasını, yabancı örnekleri körü körüne taklit etmekte değil, içerideki güçleri yeniden düzenlemekte bulmuşlardır.
Reklam
Aslına bakılırsa, modern askeri yöntemleri kabul etmek konusunda isteksiz oldukları düşünülen sipahiler ile tımar sisteminin çöküşü, klasik dönemin sona erdiğine işaret ediyordu.
1453'te, fethedildiği dönemde İstanbul'un nüfusu 40.000 ila 50.000 civarında seyrediyordu. Bu sayı, Sultan II. Mehmet'in özel iskan politikası sayesinde 16. yüzyılda 600.000'e ulaştı.
Tımar kelimesi, Arapça'daki anlamı meyve (özellikle de hurma) olan tamara sözcüğünden gelir.
Halil İnalcık, Hristiyanların da tımar sahibi olduğunu ve yardımcı kuvvet olarak askeri hizmette bulunduğunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ispatlamıştır. Zaman içerisinde tımar sahibi birçok Hristiyan din değiştirmiş ve yönetici sınıf içerisinde erimiştir.
59 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.