Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Son İslam Devleti

Osmanlı'nın Ufkunda

İhsan Şenocak

Osmanlı'nın Ufkunda Gönderileri

Osmanlı'nın Ufkunda kitaplarını, Osmanlı'nın Ufkunda sözleri ve alıntılarını, Osmanlı'nın Ufkunda yazarlarını, Osmanlı'nın Ufkunda yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
149 syf.
8/10 puan verdi
İhsan Şenocak
İhsan Şenocak
Son İslam Devleti Osmanlı'nın Ufkunda
Son İslam Devleti Osmanlı'nın Ufkunda
Kitaba gece saatlerinde başladım ama başlar başlamaz kitap o kadar içine aldı ki uykumdan feragat ederek kitabı 3-4 saat içerisinde bitirdim... Kitap muhteviyat olarak derin olsa da İhsan Şenocak Hoca yalın üslubuyla o kadar açık ve net cümleler kurmuş ki hem okuru sıkmıyor hemde kitaba duyulan iştiyakı arttırıyor... Kitap genel olarak Osmanlı devletini ve belirli padişahlar üzerinden örnekler verilerek anlatılsa da kitap daha çok Osmanlı'nın doğduğu Türkistan coğrafyasından başlayarak Osmanlı ve Hilafetin iz bıraktığı başta Balkanlar olmak üzere Rumeli'den Hindistan'a bütün İslam alemine iz bırakmış olan Osmanlı'nın oralarda nasıl yaşadığını, o bölgelerin halklarının hâlâ Türklere ve Osmanlıya duyduğu derin sevgi ve muhabbet bağını anlatıyor ve bu kuvvetli anlatıları İhsan Şenocak hoca bizzat o bölgelerde yaşadığı anılar ile destekleyici bir biçimde anlatıyor. Çok güzel çok akıcı hiç sıkılmadan okunan bir kitap...
Osmanlı'nın Ufkunda
Osmanlı'nın Ufkundaİhsan Şenocak · Hüküm Kitap · 202297 okunma
Osmanlı; aşk, vecd, iman ve cihad devletiydi. "Fetih" deyince bir akıncının aklına bütün insanlığın kurtuluş dâvası gelirdi. Dervişler, erenler, dergahlar, tekkeler daha çok bu vazîfeyi îfâ etmiş, nesillere bu şuuru aşılamıştır. Osmanlı'nın Rumeli fethi, Allah'ın Kitabı'nda ifade buyurduğu esaslar çerçevesinde olduğundan yürek fethinin yolunu açmış; Arnavut, Boşnak gibi milletlerin ihtidasına vesile olmuştur.
Reklam
Osmanlı'nın izlerini silmek için yoğun bir gayret içerisinde olan Makedonya Hükümeti, Üsküp şehrine bakan dağın tepesine dev bir haç dikmesine rağmen ülkenin camileri ve minareleriyle Anadolu'yu hatırlatmasına, "Ben Osmanlı'yım" diye safını belli etmesine mâni olamamış. Tarihin derinliklerinden gelen tekbirler, tehliller, nal sesleri ve öğle vakti okunan ezanlar; bir "İslâm Deklarasyonu" gibi yankılanmakta ve bâtıla ait bütün değerleri hükümsüz kılmaktadır.
Halife nüfuz-i dünyeviyesini kaybettiği zaman bütün meliklerle emirlerin idare-i umurdaki selahiyetlerini te'yid ve dualarda asri nüfuz-i istimal için onun müsaadesini istihsale kendilerini mecbur tuttuklarını zatı devletlerine hatırlatmaya lüzum yoktur. Eğer İslâmiyet dünyada büyük bir manevi kuvvet olarak muhafaza edilmek isteniyorsa, Halife'nin nüfuz ve şerefi hiçbir zaman Papa'nın nüfuz ve şerefinden az olmamalıdır.
Son iki asırdır İblis'in "baş taşeronu" İngiliz'dir. Bir coğrafyayı ya da bir milleti bölme, parçalama ameliyesi başta olmak üzere her nev'i ifsatta İblis'in doğrudan muhatabı da İngiliz'dir. Uygarlık adına işlenen cinayetlerde İngiliz başroldedir. Adalet mahkemeleri kurulduğunda "baş mücrim" olarak sorgulanacak katil de İngiliz olacaktır.
İşgalleri, istilaları, tarihe ve geleceğe sahip çıkma- yan siyaseti seyretmekle iktifa eden ümmetin hali, evi talan edilen bir adamın hanesini müdafaayı terk edip içine kapandığı odayı müdafaada teselli arama- sına benziyor. Umudumuz odur ki felaket dibi bulmuş ve ümmet bölünmenin "hürriyet" değil hayatın her alanına "esaret" getirdiğini bizzat yaşayarak tecrübe etmiştir. Fikir çilesi çeken gençliğin umudu ideolocyalar değil İslâmdır. İlim, fikir, sanat ve siyaset cephesinin başaktörleri mustağrib olsa da millet Müslümandır. Rejim değişiklikleriyle ruhlar değil, kadrolar değişir. Rejimler çatırdıyor, direnen ruh ise bedeni ayağa kaldıracağı vakte hazırlanıyor.
Reklam
Köklerinden koparılan bir millet, başına kimlerin eliyle neler geldiğini bilmezse geleceğe dair umut değil sonu hüsran olan hayaller besler. Tanzimat'la başlayan ve gardırop devrimleriyle ümmeti, İslâm ordularının üzengisini öpen batılı adamı taklide mahkum eden savrulma maalesef ki devam ediyor. Sahip çıkılmayan Osmanlı hala Bağdat'ta, Şam'da, Kahire'de, Kudüs'te yeni mağlubiyetler alıyor. Birlikte harbe girdiğimiz Almanlar, I. Cihan Harbi'nde yıkıldı. Sonra köklerine dönerek tekrar dirildi. II. Cihan Harbi'nde yine yıkıldı. Tekrar ruhuna avdet ederek ayağa kalktı. Çağdaşlaşma masalıyla uyutulan bizler ise bir asırdır taklit bataklığında emekliyoruz.
Bir millet için tarihle masalı, kahramanla haini birbirinden ayırmak; ilaçla mikrobu, nimetle musibeti birbirinden tefrik etmek kadar hayatidir. Tarihin her devrinde karanlık şahsiyetler vardır. Lakin İslâm tarihi onların mahşeri gibidir. Maskeler yırtılmadan, kimin kimler adına çalıştığı zahir olmadan Müslümanların birbiriyle mücadelesi bitmez,
Tarihi doğrusuyla yanlışıyla okumayanlar, bağlılarının maskelerinin yırtılmasına rıza göstermeyenler,kapalı gözlerle uçurumun kenarında yürüyen insanlara benzer. Tarih, masal kitabı değil, ibret aynasıdır.
Gelecek İslâm millet yapısınındır. Daha muhteşem, daha kudretli, daha müessir bir devlet inşa edeceğiz. Derin fetretlerden sonra bu millete Selçuklu'yu, Osmanlı'yı ihsan eden Allah Azze ve Celle, biz şartları oluşturduğumuzda küfrün bütün tuzaklarını boşa çıkaracak ve dinine yardım eden kullarına yeniden Devlet-i Aliyye ihsan edecektir.
337 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.