Yüksek ortaçağı, daha çok, kolektif bilinçdışımız olarak, kendiliğindenlik taşıyan tutkularımızın gömülü olduğu büyük evre olarak, her türlü kamusal yapılanmayı reddedişin herkesin itkilerini açığa çıkardığı ve insanın yeniden yapılandırılmasına imkân verdiği bir evre olarak düşünelim. İki din arasında, Paganlık ve Hıristiyanlık arasında, aile, cinsellik ve ölüm konusunda verilen bir kavgaydı bu.