Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Birinci Dünya Savaşı'ndan Günümüze

Özel Hayatın Tarihi 5

Georges Duby

Özel Hayatın Tarihi 5 Gönderileri

Özel Hayatın Tarihi 5 kitaplarını, Özel Hayatın Tarihi 5 sözleri ve alıntılarını, Özel Hayatın Tarihi 5 yazarlarını, Özel Hayatın Tarihi 5 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Özel hayat terimi, bireylerin yaşamlarının bir bölümünü ailelerinin ve ait oldukları topluluğun dışında düzenleme hakkının altının çizilmesini getirir. Ne var ki İslam kültürüyle yapılanmış bir çevrede, birey, en azından özerk bir rol üstlenebilir ama özel hayatın özerkliği ilkesinin kendisi daha güçlükle kabul edilir.
Reklam
"İkili yaşam ne yalnızca görevlerin gerekleriyle ve karşılıklı özveriyle, ne de yapının temel dayanağı olarak çocuk üzerine merkezlenmekle canlanır. Değerlerin, bireysel ve/ veya evliliğe ilişkin narsisizmin yararına gerçekleşen bir yer değişimidir. Cinsel uyum arayışı medya araçlarıyla göklere çıkarılır; nöbeti, tavsiye vermeye, dinlemeye, bilgi sunmaya yönelik sayısız kuruma devreder." * * K. Dekhli, "Civilite du sexe moderne", La Chose Sexuelle, Nouvelle Revue de psychanalyse, sayı 29, 1983. Cinsellikten söz ediliyorsa da bunun ender olarak ciddiyetle yapıldığını ekleyelim: sayısız anket yapılmış ama neredeyse hepsi hafife alınarak gerçekleştirilmiştir. Bir istisna maalesef şimdiden eskimiştir: P. Siman Raporu Denilen, Fransızların Cinsel Davranışlarına İlişkin Rapor, R. Julliard-P. Charron, 1972. IFOP'a bağlı 173 anketçi tarafından (biri sözlü, biri yazılı) iki soru dizini 20 Haziran-25 Eylül 1970 tarihleri arasında 2.625 kişiye yöneltilmiş. Özel eğitilen her anketçi her soru dizinine ek olarak bir "gözlem kağıdı" kaleme alır ve araştırmalarının sonucunda bir "anket raporu" ekler.
İntihar eden kişinin yakınları (akraba ve arkadaşlar) onun yanında olamamakla suçlarlar kendilerini. Peki çoğunlukla üstü kapalı olan bu çağrıya nasıl yanıt vermek gerekiyordu? Yoksullukları ve acıları ne olursa olsun hayata tutunmuş o insanlar arasında kendisini yok etmeye çabalayan, neredeyse tecrit edilmiş olan kadın ya da erkeğin beklentisini nasıl anlamalı? Acaba çözülmesi en zor sır mıdır? Goncourt'lar günlüklerinde "melankolik akşam yemeğinde, Sainte Beuve intihardan, yaşamın yasal ve neredeyse doğal sona erişi olarak, eskilerin yaptığı gibi duyularının, organlarının her birinin ölümüne tanık olmak yerine, yaşamdan isteyerek ve birden çıkıp gitmek olarak söz etti - ve kendini öldürme cesareti olmadığı için hayıflandı" diye not düşüyorlar
Hayda... :/ Gerçekliğini sorgulamak bile utanç verici
Oğlan çocuklarına meme verme konusunda kararlı olan anneler, kız çocuğu söz konusu olduğunda çekingendirler; kız çocuğu üç ay sonra sütten kesilirken, oğlan çocuğunda bu süre beş aydır. Erkek çocukların anne sütü emme süresi kızlarınkinden daha uzundur, öte yandan temizlik eğitimi kızlarda daha erken tamamlanır. Anne oğlunun çıplaklığını teşhir ederken, kızını edepli olmaya teşvik eder. Kızlarda "kapris" olarak nitelenen, oğlanlarda erkeklik işareti olarak görülür, erkek çocuğun saldırganlığı cesaret verici bir işaret olarak algılanır: İlerde yalnızca savunmasını değil saldırmasını da bilecektir. Küçük kız "uslu durmalı", bağırmamalı, özenli bir dil kullanmalı, düzenli olmalı, kendisinden istenen şeyleri kalkıp getirmeli, daha küçüklere karşı şimdiden "anaç" davranmalıdır, yoksa "kötü kız" damgası yiyerek cezalandırılır. "İleri" denen sanayileşmiş toplumlarda bile, soyun sürmesi ve "adın taşınması" için bir erkek çocuk sahibi olma arzusu ağır basar: İlk doğan çocuk kız ise, ikincisi oğlan olmalıdır.
İnsan doğduğu gibi kalabalık bir odada ölür, oda öyle kalabalıktır ki, "havanın şifasına" inanan dönemin doktorları kalabalığın çıkarılmasını, pencerelerin açılmasını ve mumların söndürülmesini emrediyorlardı.
Reklam
Moda bir temadır ölüm. Philippe Aries "onu yöneten ve protokolünü bilen, ölen kişinin bizzat kendisi tarafından düzenlenen kamusal töreni", "evcilleştirilmiş ölüm" diye adlandırır.
İster tenis ister boks ister futbol olsun, medya buna el atar ve spor yoluyla toplum içinde yükselmenin mümkün olduğunu düşündürtür. Bu ikna girişimi bir yanılsamayı ortadan kaldırmaz (bu olabilir) ama bir istisnaya işaret eder. Stadyum, gülünç duruma düşmeden, uluorta en şiddetli milliyetçiliğin dile getirilebildiği alandır.
Bu bir kadın tarafından tecavüz edilen bir erkeğin -oldukça ender rastlanan bir durumun- hikayesidir. Hermes'le Afrodit'in oğlu Hermafrodit güzelliğiyle sevici Salmasis'in bastırılamaz arzusunu kamçılar. Hermafrodit onu reddeder. On beş yaşındaki bu ergenin yıkanmasını fırsat bilen Salmasis onu gölün içinde sarmalayıp tutar ve tanrıların onların bedenlerini bir daha asla ayırmamalarını sağlar. Narsisizmden nasibini almış olan Chateaubriand kendisini şöyle betimliyordu: "Annemin ve babamın farklı kanlarıyla yoğrulmuş, garip bir androjin", Hermafrodit alter'in ego, ego'nun alter olduğu eşitlikçi bir çiftin simgesi midir?
A. Bejin şu notu düşer: "Yaşamını paylaştığı kişinin aynı zamanda sevgilisi, eşi, dostu, babası ya da annesi, erkek ya da kız kardeşi, sırdaşı, dert ortağı olmak ağır bir görevdir." Sırrın sınırının gerilemesi -hatta ortadan kaldırılması- katlanılabilir bir şey midir?
62 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.