Kronik siyasi ve ekonomik belirsizlik, şehrin kenar mahallelerinde biriken insanları öfkeden patlamaya hazır yığınlara dönüştürmekte ve empati duygusunu da köreltmektedir.
"Kendi varoluşunu anlamlandırabilen insanların dünyayı da anlamlandırabileceğini, kendi varoluşlarını ışıklandırabilenlerin dünyayı da ışıklandıracağını hatırda tutmalıyız..."
David Fincher'in tüketim uygarlığının yarattığı anlam boşluğuna karşı bir manifesto olan Dövüş Kulübü adlı filminde, tüketim kültürü şu cümleyle özetlenmektedir: "Sahip olduğun şeyler, sonunda sana sahip olmaya başlar."