''..kendinizi tam anlamıyla yetiştirmek ve olağanüstü olanı kısım kısım da olsa yaratmak arzusundaysanız, duyguların yanına sanatsal düşünceyi de katınız, yani, ne iyidir, ne kötüdür anlamak için, bilgi ağacının meyvelerinden tadın.''
''..1928'de ondört-onbeş yaşımdayken fark ettim. Beni en çok ilgilendiren, bir insanın bir başka insanı nasıl rahatlıkla öldürebileceği sorusu oldu. Hiç öfkelenmeden, kentin dış mahallelerine giden bir yolda, bu soluk bahar gününde, biraz sonra bu yolun sonunda, bir başkasının yaşamını söndüreceğini düşünecek zamanı da olarak, yürümek. Öfke bu denli uzun sürmez. Cadde boyunca süren neydi ki.? Adalete inanmak budalalığı mı.? Emir mi.? Kışkırtma mı.? Kendisi dışında herkesi bir pislik olarak gören şaşkın bir ruh mu.? Boşalmaya zorlayan şu eğik tüfek mi.? Sürünen bedenlerin görüntüsünü, göz tabakasına işleyen şu bakış mı.?''
''Beni her gün saat sekizde bir kitabevinin tezgâhı gerisinde olmaya zorlayan işten tiksiniyor, çevremde totaliter bir devlet kurmaya yönelik bir örgütlenme biçimine dönüşmüş toplumu görmezden geliyordum. Seçtiğim çıkış yolunun adı sanattı.''
''..sendika binasının çevresi kitlelerle çevrili -her defasında bu ''kitleler'' sözü bende zıt duygular uyandırır, çünkü böyle bir şey olmadığını düşünürüm. ''Kitleler'', tutucu jargonunda özellikleri ne denli özenle belirtilmiş olursa olsun, yalnızca bir sözcüktür. Ben şöyle derim: ''Kitleler'', içinde kendimi tek başına gördüğüm, aklımın üstünkörü yattığı, dudaklarımın küçümseyici bir tavırla kıvrıldığı bir şeydir. Ama eğer varsa, ben de ona aitim demektir-.''