Eski yol arkadaşıyla karşılaşmak için ne tuhaf bir yer, diye ve peşi sıra, Amerika'da kimin ne hale varacağı kestirilemez, diye düşün dü. Hemen konuşmak doğru olmaz, diye geçirdi aklından.
Amerika kıyıları da güzel olmalı, diye düşündü, her ne kadar neye benzediklerini bilmese de. Mutlaka ilginç, güzel ve farklıydılar. Farklılıklar ölçülüp biçilemese, sayılara dökülemese de, seyahati özel ve cazip kılan unsurlardır.
"Doktor, kaleme niçin ulaşamıyorum?"
"Lanet ayna yolu kapıyor."
"Kalem aynanın içinde ve ben ulaşamıyorum."
"Ellen, yansımayı değil, gerçek nesneyi tutmanı istiyorum. Gerçek nes-ne nerede?" İşte yanıtı: "Gerçek nesne orada aynanın arkasında, doktor.
Kendimizden aşağı gördüklerimizin, bizden daha az şanslı olanların, cahillerin, garibanların, aval aval dolananların halini, koşuşturup didinmesini böyle üstün bir konumdan seyretmenin tarifsiz bir tadı vardır ya, o an için de genç dostumuzun, az ötesindeki manzara karşısında büründüğü kayıtsızlığı hafifletecek ne özel bir sebebi vardı ne de mevki makam sahibi olmakla, içinde barındırdığı, doğasından gelen cömertliği bastırmaya başlayan ruh hali, buna elveriyordu.