“Başımı kaldırdım bakıyorum/ Afrika iki yol kavşağında duruyor/ Yol var yine esirliğin inine gider döne dolaşa/ Yol var gider büyük hürriyetine büyük kardeşliğin.”
Nazım Tanganika
“Görülecek ne güzel yerler, nice günbatımları var daha. Gümdoğumları, denizler, yeni ağaçlarla yepyeni kentler, insanlar var. Evet, insanlar. Doğru, ömür biter yol bitmez. Yeter ki bir menzile erişelim bu kez.”
Bu durum, hiç olmazsa o anda, birbirimize daha çok yakınlaştırmalıydı bizi, içimizde ilkel insanın korkusunu duyup birbirimize daha sıkı sarılmalıydık. Ama olmadı. Çevremizi saran bulut, Zeus'un sevişmek istediği ölümlüleri tanrıların kıskançlığından gizlemek için yarattığı o kötü bulut gibi ayırdı bizi.
Nicedir biliyoruz, dünya yuvarlak. Batıya doğru gittikçe Doğuda bulursun kendini. Bunun tersi de geçerli elbet. Yalnızca coğrafyada değil, uygarlık tarihinde de.
Villon'un bu en sevdiğim dizesi çakıyor belleğimde. "Çeşmenin yanında susuzluktan ölmekteyim" Sabahattin Eyuboğlu'nun bu dizeyi "Ben senin yanındayken de hasretim sana," diye çevirdiğini anımsıyorum.