Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Patrona İsyanı (1730)

Münir Aktepe

Patrona İsyanı (1730) Hakkında

Patrona İsyanı (1730) konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
10/10
1 Kişi
5
Okunma
Beğeni
344
Görüntülenme

Hakkında

Beklenmeyen her son hüzünlüdür ve insanın yüreğini acıtır. 27 yıllık (1703-1730) saltanatı bir isyan hadisesi ile sona eren, tahtını ve bahtını bir gece yarısında yeğeni Şehzade Mahmud’a teslim eden Sultan III. Ahmed’in acı sonu da bunlardan biridir. Olayın kahramanı Sultan III. Ahmed’in tahtını yeğeni Sultan I. Mahmud’a teslim ederken söylediği; “Vezirine teslim olma, daima ahvalini tecessüs eyle ve beş on sene birini vezarette müstakil istihdam eyleme ve kalem-i deruğlarına itimad etme, merhamet sahibi ol ve sahaveti elden koma; gayet tasarruf üzre ol; hala hazinelerde olan malı zayi etme; işi kendin gör, ele itimad etme. İşte benim ahvalim sana nasihat için kâfidir. Oğlum; devlet işlerini baban Feyzullah Efendi’ye ve ben vezir-i azama bıraktığımdan bu haller başımıza geldi; sen bizzat idareyi ele al”sözleri yaşadığı hüznü ve pişmanlığı ortaya koymaktadır. Elinizdeki bu çalışma Sultan III. Ahmed’e bu derin hüznü yaşatan 1730 isyanının tarihsel sebep ve sonuçlarını ortaya çıkaran belli başlı eserlerden birisidir. Bu sebeple XVIII. yüzyıl Osmanlı Tarihi araştırmalarında yıllardan beri önemli bir referans olarak kullanılan eserin, tıpkıbasım yeni baskısı ile tarih çalışmalarında önemli bir boşluk doldurulacaktır.
Tahmini Okuma Süresi: 4 sa. 32 dk.Sayfa Sayısı: 160Basım Tarihi: 29 Aralık 2016Yayınevi: Altınordu Yayınları
ISBN: 9786058366251Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Münir Aktepe
Münir AktepeYazar · 2 kitap
Rus istilâsı sırasında (1916) Erzincan Kemah’tan İzmir’e göç eden babası ticaretle uğraşıyordu. İlköğreniminin ardından İzmir Karataş Ortaokulu’nda ve İzmir Erkek Lisesi’nde okudu. 1936’da mezun olunca ailesinin durumunun elverişsizliği sebebiyle yüksek öğrenimine hemen başlayamadı, bir süre Karataş Ortaokulu’nda vekil öğretmenlik yaptı; İzmir Posta, Telefon ve Telgraf İdaresi’nde memur olarak çalıştı. Kasım 1937’de dört yıllık yüksek öğrenim bursu kazandı ve kısa bir müddet yaptığı vekil öğretmenliğin etkisiyle İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’ne girdi. Tahsili sırasında çalışkanlığı ile hocalarının dikkatini çekti. Fakülte yıllarında hocaları arasında M. Cavit Baysun ile İsmail Hakkı Uzunçarşılı da bulunuyordu. Mezuniyet tezi “Mahmud II Devrinde Rize Ayanı Tuzcuoğulları İsyanı” adını taşımaktaydı. Böyle sosyal bir olayı inceleyerek akademik hayata bir bakıma başlangıç yapmış oldu. 1941 Ekiminde mezun olduktan hemen sonra askere gitti. II. Dünya Savaşı’nın bütün hızıyla sürdüğü bu zorlu yıllara denk düşen askerlik hizmetini, Gelibolu bölgesinde Bolayır’ın kuzeyinde oluşturulan savunma hattında yerine getirdi. Böylece Osmanlılar’ın Rumeli yakasına ilk geçtikleri yer olan bölgenin topografyasını tanıma imkânı buldu. Bunun etkisiyle ileride doktora konusu olarak Osmanlılar’ın Rumeli’ye yerleşmesini seçecekti. Münir Aktepe, 1944’te terhisinin ardından M. Cavit Baysun’un daveti üzerine aynı yılın ekiminde önce fakültenin tercümanlık kadrosuna tayin edildi ve kitaplık memuru olarak çalışmaya başladı. 1 Mart 1945’te asistanlığa geçti. Osmanlı Türklerinin Rumeli’ye Yerleşmesi başlıklı doktora tezini Haziran 1949’da tamamladı. Bundan sonraki çalışmalarıyla, Tarih Bölümü’nde Yeniçağ Tarihi Kürsüsü’nün Cavit Baysun başkanlığında oluşturulan temel klasik eğitim sistemi içerisinde Osmanlı kaynakları, Osmanlı tarihçiliği, biyografi çalışmaları ve kaynak neşriyle giderek kendini gösterirken bir yandan da Osmanlı Devleti’ndeki sosyal tepkilerle ilgilendi ve arşive dayalı incelemelerde bulundu. Çalışma sahasını daha çok XVIII. yüzyıla kaydırdı ve bu dönemin otuzlu yıllarına doğru meydana gelen sosyal tepkileri ve muhtelif siyasî, diplomatik ve askerî gelişmelerini konu alan çalışmalar yapmaya başladı. 1950-1952 yılları arasında Paris’te bulundu ve ilmî çalışmalarını Bibliothèque Nationale’de sürdürdü. Türkiye’ye dönünce Cavit Baysun’un müdürlüğünü yaptığı Türkiyat Enstitüsü müdür yardımcılığına getirildi. Osmanlı tarihinin önemli bir dönüm noktasını oluşturan Patrona İsyanı konusundaki doçentlik tezini 1954 yılına kadar tamamladı ve doçent unvanını aldı. 1960’lı yılların başı onun için hayli sıkıntılı olaylarla geçti. Yeniçağ tarihi doçenti iken 27 Mayıs İhtilâli’nin karışık ortamında diğer bazı üniversite mensupları gibi hiçbir sebep gösterilmeden görevinden alındı. Fakat o sıralarda Edebiyat Fakültesi Mezunlar Cemiyeti başkanı ve Türk Muallimler Birliği üyesi bulunduğundan bu sıfatlarla ihtilâl konseyince oluşturulan Kurucu Meclis’e üye seçildi. 6 Ocak 1961’den itibaren Ankara’da meclis çalışmalarında görev yaptı. 1961-1962 arasında İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü’nde tarih dersleri verdi. Daha sonra fakültedeki vazifesine iade edildi ve 25 Nisan 1962’de yeniden öğrencilerine kavuştu. Bu yıllar onu bir süre için ilmî çalışmalardan koparmıştı. Bunun da etkisiyle çalışmalarına hız verdi. 19 Mart 1964’te profesör unvanını aldı. Ardından fakültede yönetim kurulu üyeliklerinde bulundu, üniversite senatosunda fakülteyi temsil etti. Edebiyat Fakültesi bünyesi içerisinde Tarih Araştırmaları Enstitüsü’nü kurdu. 21 Mart 1968’den itibaren faaliyete geçen bu enstitünün müdürlüğünü 6 Mayıs 1969’dan başlamak üzere üstlendi ve emekli oluncaya kadar bu görevini yürüttü. Enstitünün yayın organı olan, aynı zamanda Tarih Bölümü’nün ikinci dergisi olma özelliğini taşıyan Tarih Enstitüsü Dergisi’nin ilk sayısını Ekim 1970’te çıkardı. Derginin sunuş kısmında enstitünün başlıca amacının imkânlar nisbetinde araştırma ve yayın yapmak, ilmî konferanslar, seminerler düzenlemek, kongrelere katılmak ve sergiler açmak olduğu belirtilmişti. Dergi ise daha çok genç tarihçilerin ilmî çalışmalarına açık olacaktı. Bu derginin neşriyatı yanında enstitü bünyesi içinde uzmanlara hitap eden bir ihtisas kütüphanesinin kurulmasını da sağladı. Nâdir yazma eserler ve birçok değerli matbu kitabı toplayıp buraya kazandırdı. Kütüphane, bugün Edebiyat Fakültesi içindeki seminer kitaplıklarını birleştirme projesi çerçevesinde diğer kitaplar arasına dağıtıldı, böylece bu önemli ihtisas kütüphanesi Tarih Bölümüne ait Tarih Seminer Kütüphanesi gibi tamamıyla ortadan kalkmış oldu. Münir Aktepe, 1970’li yılların çok karışık ortamı içerisinde fakültedeki idareciliğini sürdürdü, çok kısa bir müddet için dekanlık görevini üstlendi. Yoğun ilmî faaliyetler yanında Anıtlar Yüksek Kurulu (1964) ve Türk Tarih Kurumu (1967) üyeliklerine de seçildi. Özellikle Türk Tarih Kurumu’ndaki çalışmalarını emekliliğinden sonra da devam ettirdi. Bu kurumda 26 Ocak 1996’da şeref üyeliğiyle taltif edildi. 1980’den sonra üniversitedeki yeni gelişmeler geleneksel sistemde yetişmiş bir ilim adamı olarak onu çok rahatsız etti. Yeni üniversiteler kanununun getirdiği hükümler ve bunların uygulanış biçimine karşı duyduğu tepkiden dolayı 31 Ocak 1983’te kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. 26 Haziran 1996’da vefatına kadar ilmî faaliyetlerden kopmadı. Tarih Enstitüsü Dergisi’nin 1997’de 15. sayısı Aktepe’ye hâtıra sayısı olarak çıktı.