Rivayete göre: Nuh Aleyhisselâm; Tufandan sonra, üç yüz elli yıl daha yaşamıştır. Nuh Aleyhisselâm, vefatı yaklaştığı sırada, yerine, büyük oğlu Sâm’ı vekil bıraktı.
Yanına toplanan oğulları: Sâm, Ham ve Yâfes ile bunların oğullarına, bir takım tavsiyelerde bulundu. Yüce Allah'a ibadete devam etmelerini, onlara emretti.
Ayrıca, oğlu Sâm'a: "Ey oğulcağızım! dedi, kalbinde, zerre ağırlığınca şirk olduğu halde, kabre girme! Çünki, Allah'ın huzuruna müşrik olarak gelen kimse için, bir delil yoktur.
Ey oğulcağızım! Kalbinde, zerre ağırlığınca, kibir bulunduğu halde, kabre girme! Çünki, Kibriya, Yüce Allah'ın Ridâ'sıdır. Ridâ'sı hakkında çekişen kimseye, Allah, gazab eder.
Ey oğulcağızım! Kalbinde, zerre ağırlığınca, Rahmetten ümid kesmiş olarak kabre girme! Çünki, dalâlete düşmüş kimseden başkası, Allah'ın rahmetinden ümid kesmez.
Ben, sana vasiyetimi söylüyorum: Sana, iki şeyi emr, ve seni, iki şeyden de, nehy ediyorum. Sana (Lâ ilahe illallah) Kelime-i Tevhid'ini, emrediyorum. Çünki, yedi kat göklerle yedi kat yerler, bir terazi kefesine ve Lâ ilahe illallah Kelimesi de, diğer bir kefeye konulsa, bu, onlardan ağır gelir.
Eğer, yedi kat göklerle yedi kat yerler, uçsuz bucaksız bir çenber olsalar, Lâ ilahe illallah ve Sübhânallâhi ve bihamdihî Kelimeleri, onları kırar. Çünki, bunlar, her şeyin duâsıdır ve halk, bunlarla rızıklanır. Seni, şirkten ve kibirden nehy ediyorum. Gücün yeterse, kalbinde, şirkten ve kibirden hiç bir şey bulundurmamağa çalış !"