Dünyamızı çölleştiren, bereketli topraklarımızı betonlaştıran, suyu ve havayı zehirleyen ve iklimde ve atmosferde ciddi değişimlere yol açan piyasa dediğimiz frenleri patlamış aracın
hüküm sürdüğü bu dönemde yaşadığımız toplumun özü hakkında bazı temel soruları sormamız artık bir zorunluluktur.
Bu kitap bir yandan ekolojik krizi bir yandan da modern toplumun mağduriyetini ele almaya çalışmaktadır. Toplum üzerindeki baskıyı, bu baskının yapısallığını, iktidarın hiyerarşi ve sınıf üzerinden geliştiğini, açgözlülüğün bir bağımlılık olduğunu artık göz ardı etmemiz mümkün değildir ve yaşadığımız toplumsal ve ekolojik krizin altında yatan temel nedenler de bahsi geçen bu etkenlerdir.
2015 Temmuz'unda yaşanan olaylar bu krizin tipik bir örneğidir. Avrupa Birliği'ni (Eurozone) kontrol eden acımasız sermaye grupları ve iktidar elitleri 10-12 Temmuz günlerine denk
gelen hafta sonunda Yunanistan'ı sıkıştırırken olabilecek en saldırgan tavırlarını sergilemekteydi. Neoliberalizm sahip olduğu
gücü nadiren bu kadar çıplak biçimde gösterme ihtiyacı duymuştur. Ulusal egemenliğin artık geçmişte kalan bir savunma
hattı olduğunu gösterecek şekilde, oldukça acımasız olan ekonomik ve siyasi şartları tek taraflı olarak bir ülkeye dayattı. Bu
neoliberal şok doktrini gösterisi, aslında uluslararası finans kapitalizminin çizgiyi aşmamaları konusunda Avrupalı diğer ülkelere ve siyasi partilere yaptığı bir uyarıydı da.
Statüko dışında yeni ve değişik senaryoları tahayyül etmekten kaçınamayız.
BAŞKA BİR DÜNYA KESİNLİKLE MÜMKÜNDÜR.