Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Temmuz 2020

Popular Science Türkiye - Sayı 99

Popular Science Türkiye Dergisi

Popular Science Türkiye - Sayı 99 Gönderileri

Popular Science Türkiye - Sayı 99 kitaplarını, Popular Science Türkiye - Sayı 99 sözleri ve alıntılarını, Popular Science Türkiye - Sayı 99 yazarlarını, Popular Science Türkiye - Sayı 99 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
·
Puan vermedi
supernovalari bu kadar yaklaşmışken o ilk haz kaynağını kaybetmemeliyiz. Bu sayıda uzak gezegenlerin yaşam normlarına güzel bir şekilde deginilmesi güzeldi...Gezegenimizin yaşını ve değerini hesaplama yöntemi de cabası. Keyifli okumalar...
Popular Science Türkiye - Sayı 99
Popular Science Türkiye - Sayı 99Popular Science Türkiye Dergisi · Doğan Burda Dergi · 202046 okunma
Dünya’nın ilk zamanlarında, milyarlarca yıl önce, atmosferimiz bugün soluduğumuzdan çok farklıydı. Bu bebek gezegenin atmosferi henüz oksijenden yoksundu ve karbondioksit, metan ve çok az miktarda hidrojen karışımı bir gaz çorbasını andırıyordu. Hidrojen gazı milyarlarca yıl boyunca atmosferimizde kalmayı başardı
Sayfa 24
Reklam
Çevremizi antibiyotiklerle doldurduk, bu da bakterilere evrim geçirme ve bağışıklık kazanma imkânı verdi.
Sözelci Sayısalcı Ayrımı
...Ben sözelciyim, matematik hiç bilmiyorum, yapamıyorum ve öğrenemem olmuştur. Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, bilişsel yapımızın temelinde sayı, uzam, nesneler eylemler ve sosyal çevremiz olmak üzere beş tane bileşen yer alır. Biliş sisteminin beş parçasının ikisini matematiksel yapıların oluşturuyor olması, aslında insanın fizyolojik olarak öğrenmesinin temelinde matematiksel yapıların olduğunun bir göstergesi sayılabilir.
BAŞ AĞRILARINA NE NEDEN OLUR?
Pek çok sey. Farklı nedenlerle ortaya çıkan 200'den fazla baş ağrısı tipi olduğu düşünülüyor. Birincil baş ağrıları, gerilim tipi bas ağrıları ve migren gibi başka hastalıklardan kaynaklanmayan baş ağrılarına verilen genel isimdir. Baş ağrılarının çoğu, bu birincil gruplandırma altında konumlanır. Migrenler, birkaç saatle üç güne kadar uzayabilen sürelere sahip olur ve genelde baş dönmesi ile ışık hassaslığına neden olur. Nedeni anlaşılamayan küme baş ağrısı ise nöbetler halinde gelir ve çok şiddetli seyrederek, kişiyi uykusundan bile uyandırabilir. İkincil baş ağrıları ise başka etkenlere bağlı olarak oluşan ağrılardır. Örneğin; boyun kaslarındaki gerilim, duruş bozuklukları, susuzluk ve fazla ağrı kesici kullanımı, bu tarz baş ağrılarına yol açabilir. Beyin tümörü veya beyin ile kafatası arasındaki kanamalar da bu tarz bas ağrılarına yol açabilir. Karbon monoksit zehirlenmesi, menenjit ve göz rahatsızlıkları da baş ağrılarına yol açabilir.
Reklam
UZAKTAKİ IŞIKLAR NEDEN TİTRİYORMUŞ GİBİ GÖRÜNÜR?
Normalde vakumda ışık dümdüz bir hat üzerinde ilerleyerek gözlerimize ulaşır. Fakat atmosfere girerken ışığın rotası, içerisine girdiği havanın optik özelliklerine göre değişime uğrar. Özellikle bakıldığında yoğunluk ve kırılma indeksinde sürekli değişimlere uğrayan sıcak hava, bu nedenle ışık kaynağının konumunun sürekli değiştiği izlenimini verir. Bu da titreme diye adlandırdığımız efekti görmemize neden olur.
BİLİM ŞANSI AÇIKLAYABİLİR Mİ?
Bir zar attığınızda yere düsüyorsa bu tesadüf değildir, sadece yer çekimi etkisidir. Fakat kaç atacağınız, zara etki eden tüm kuvvetlere, hava moleküllerinin hareketlerine ve daha pek çok seye bağlıdır; bunları bilmeden zarın kaç geleceğini de bilemezsiniz. Zar düsene kadar tüm bunları hesaplamak imkansıza yakın bir durum olduğu için, genelde zarın kaç geleceğinin tesadüfle iliskili olduğunu söyleriz. Burada sans ile tesadüf kavramlarının ayrımını yapmak önemlidir. “Tesadüf" dediğimiz sey aslında sonuca etki eden çok fazla sayıda parametre bulunduğunu ve sahip olduğumuz zaman diliminde bunları hesaplamanın imkansız olduğunu ifade eden bir kavramdır. "Şans" ise, tesadüfi bir sonucu yorumlarken kullandığımız bir kavramdır. Eğer bir zar tesadüfen 6 geldiyse “iyi şans"; 1 geldiyse “kötü şans" deriz. Fakat her sayının gelme ihtimalinin aynı olduğu bir ortamda, şans kavramı sadece sonuca anlam yüklememizi sağlayan bir yardımcıdır. İnsanlar öykü anlatıcı hayvanlardır. Dünyaya belli bir anlatım biçimiyle bakarız ve genelde bu anlatımın merkezindeki karakter kendimizizdir. Psikolojik konseptler şans kavramını neden bu kadar çekici bulduğumuza dair fikir verebilir, matematik ise bazı tesadüflerin diğerlerinden neden daha yüksek ihtimalle gözlemlendiğini söyleyebilir. Fakat fizik açısından bakıldığında, şans kavramı açıklanamaz; çünkü şans yalnızca insan üretimi bir kurgudan ibarettir.
BALONLAR PATLADIĞINDA NEDEN SES ÇIKARIR?
Balonun içindeki hava, balonun yüzeyini içeri doğru çeken elastik gerilim nedeniyle dışarıdaki havadan daha yüksek bir basınca sahiptir. Balonun bir yerine iğne batırdığınızda, o noktada küçük bir delik oluşur. Bu deliğin etrafındaki lastik yapı artık her tarafından eşit miktarda çekilmez, çünkü deliğin merkezinden uygulanan bir kuvvet kalmamıştır. Böylece net kuwet, lastiği delikten hızla çekmeye başlar ve delik büyür, büyüdükçe de lastik daha büyük bir kuvvetle çekilmeye başlar. Saniyenin çok küçük bir zaman diliminde, balonun bütün yüzeyi, deliğin açıldığı noktanın tam zıt tarafında toplanmış olur. Balonun içindeki yüksek basınçlı hava artık serbest kalmıştır,. bu serbest kalan yüksek basınç dalgası da kulağımıza gelen o patlama sesine neden olur. Eğer balona bir yapışkan bant yapıştırıp iğneyi bu bant üzerinden batırırsanız, patlama sesini duymazsınız. Çünkü yapışkan bant üzerinde bir yüzey gerilimi yoktur, ayrıca bant lastik yüzeyin geri çekilmesini dengeleyecek kadar güçlüdür. Bu nedenle delik büyüyemez ve içerideki hava yavas bir sekilde dışarı sızar. Aynı sekilde farklı sekillere sahip helyum içerikli Mylar balonları da bildiğimiz şekilde patlamaz. Çünkü bu balonların yüzeyleri önceden esnetilmis plastiklerden ibarettir, bu nedenle elastikliği düşüktür ve bir anda bütün havayı dışarı verecek sekilde küçülmez.
Vücudumuzdaki hücrelerin yaşam döngüleri birbirinden farklıdır. Beyaz kan hücrelerimiz sadece birkaç saat yaşarken, deri hücrelerimiz birkaç hafta, beyin hücrelerimizin çoğu ise onlarca yıl yaşar.
Reklam
DÜNYA'NIN YAŞINI ANLAMA KONUSUNDA 5 ÖNEMLİ TERİM İZOKRON Bir izotop hız diyagramındaki kaya örneklemlerinin hepsi düz bir çizgi (izokron) oluşturursa bu onların aynı zamanda meydana geldiklerini gösterir. Çizginin eğimi kayaların yaşını verir. İZOTOP Herhangi bir elementin, çekirdeğinde farklı sayıda nötron içeren, kimyasal olarak eş atomları. Proton ve nötron sayılarının toplanmasıyla izotop numarası elde edilir. Kararsız 238U izotopu, kararlı 206Pb izotopuna bozunur. KÜTLE SPEKTROMETRESI Bir örneklemin moleküler ağırlığını ölçen bir araç. Elementlerin yoğunluğunu da belirlerler. Mars'a yolculuk eden astronotlar, Mars toprağını ve buzunu analiz etmek için kütle spektrometresini kullandılar. PEGMATİT İri taneli, volkanik sokulum kayacı. Kristallesme sürecinin son asamasında magma odacığının kenarlarında meydana gelir. Genellikle tarih belirlemeye uygun mineraller içerir. RADYOAKTİF BOZUNUM Bir elementin bir diğerine kendiliğinden dönüşümü (bozunum). Bozunan atomların sayısı, mevcut atom sayısından bağımsız değildir. Ana atomlar azalıkça, yavru elementinkiler aynı oranda artar.
Yaklaşık 200 yıl önce yapılan; demir yüzeylerin soğumasını içeren ilk araştırmalardan, göktaşlarındaki izotopları net ölçümlerini içeren çalışmalara, Dünya'nın yaşının anlaşılması birkaç nesilden bilim insanı için zorlu bir macera oldu. Bugün, gezegenimizin üç aşağı beş yukarı 4,54 milyar yaşında olduğunu biliyoruz.Yaklaşık 60 yıl önce, 1956 yılında belirlendiğinden bu yana bu rakamda pek bir değişiklik olamadı; yalnızca hata oranları azaltıldı.
“Çevremizi antibiyotiklerle doldurduk, bu da bakterilere evrim geçirme ve bağışıklık kazanma imkanı verdi."
73 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.