Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş

Niall Lucy

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş Gönderileri

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş kitaplarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş sözleri ve alıntılarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş yazarlarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yazarlık metin / Okurluk metin
Köktenci yeni seçenek böylesine korkunç şekilde sıkıcı ve sıradan gösterilen bir standartın karşısına konduğunda, elbette ki arzulanır ve “seksi" görünecektir. Böylece yazarlık metnin heyecan verici “çoğulluğu,” okurluk metnin mono­ton tekilliğine (ya da “misyonerce konumlanmasına” demekten kendini alamıyor insan) karşı çıkar. Yazarlık metin, tamamıyla gi­zem, tutku ve aşktır, çünkü okurluk metin böylesine serinkanlılıkla nesnelleştirilebilir ve düzanlamlıdır. Yazarlık metin heterojen ve akıcıdır, çünkü karşısına konabilecek “tekil" ve istikrarlı bazı sis­temler vardır. Yazarlık metin arzulamanın alanını belirler, çünkü okurluk metin bilmenin alanını belirler. Birinin sunulamazlığı diğe­rinin sunulabilirliğine bağlıdır.
Muhakkak “bilgi”yi tanımlayan herhangi bir dil-oyununa göre, “sanat”ı tanımlayamayacağımız anlamına gelmelidir bu. Sanal nedir? ve Otuz katlı bir binanın otuzuncu kat penceresinden dışarı yürürsen ne olur? sorularına beklenen yanıt­lar aynı türden olmaz. İkinci sorunun yanıtının kesinlikle düşerim ve büyük olasılıkla ölürüm şeklinde olduğunu bilirsiniz. Ancak sa­natın ne olduğu sorusunun yanıtı, sanatın yalnızca bir görüş mese­lesi olduğunu, dolayısıyla her şeyin en azından potansiyel olarak sanat olduğunu düşünmüyor olsanız da, aynı şekilde “bildiğiniz” bir şey değildir. Ancak sanatın ne olduğunu düşünürseniz düşünün, onun ontolojisi pek çok diğer şeyin olduğunu düşündüğünüzden çok daha yoğrulabilirdir. Örneğin, bir masa pek çok değişik form alabilir, ancak yine de bunlar sanatın alabileceği formlardan çok çok daha azdır. Hangi tanımıyla olursa olsun “sanat"la karşılaştırıl­dığında diğer hemenher şey daha az heterojendir; bunlardan en az heterojen Olanı da “biİim’’dir.
Reklam
Fransız sürrealist Marcel Duchamp'ın 1920’lerde Pa­ris’teki bir sanat galerisinde umumi bir pisuarı sergilemesi buna iyi bir örnektir. Eğer bir lazımlık, sanat eseri olabiliyorsa Sanat nedir? sorusunun yanıtı nedir?
Mary Shelley
Şiir, bir uslamlama değildir, yani istencin kararlılığına göre uygulana­cak bir güç değildir. Kimse “ben bir şiir yazacağım” diyemez. En bü­yük şair bile bunu diyemez, çünkü yaratımdaki akıl, değişken bir rüz­gâr gibi görünmez bazı etkilerle geçici bir parlaklığa kavuşabilen sön­mekte olan kömüre benzer; gücü, tıpkı geliştikçe solan ve değişen bir çiçeğin rengi gibi içinden çıkar; doğalarımızın bilinçli bölümleri onun gelişini ve ayrılışını önceden bilemez.
Gerçeğe inancın yitimi, romanın simülasyon dünyasında kişiliksizleştirme ve makineleştirme etkilerine daha çok yol açtık­ça, romanın romantik bir sonla bitmesi daha da kaçınılmaz olur. Baudrillard şöyle yazar: “Gerçek artık eskiden olduğu olmadığın­da, nostalji onun tüm anlamını sahiplenir.”
Tüm bunlara inanmak gerekirse, böyle bir rejimin ya da döne­min ne tür bir edebiyat üretebileceği sorusu, karakterlerinin serin­ kanlılıkla “Aşk nasıl eskiden bir öncelik idiyse, şimdi uyku ve hu­zur öyle,” dediği ve CIA kütüphanesinin kodunu “ANLAMDAN KURTUL. AKLIN SENİ YİYİP DURAN BİR KÂBUS: ŞİMDİ SEN AKLINI YE” olarak belirten Empire of the Senseless'la ya­nıtlanabilir.
Reklam
Gerçeklik her zaman zaten sanal gerçeklik olduğundan artık hak­kında fantezi kurulacak hiçbir şey kalmamışsa, bu durum insanın hayalgücünü her türlü güçten yoksun bırakır; rasyonalitemiz de et­kisiz olduğundan, tam da insan öznesi nosyonu hiçbir anlam ifade edemez olur. Soğuk bir uzak duruş ve boş bir aldırmazlık “hiper gerçekçiliğin simülasyon boyutu”nun duyarsızlaştırmasına verile­cek tek uygun tepkidir. Manadan yoksun ve kendinden geçmiş “postmodern” özne, bir kimlik oluşturmak için ne bilincine (yani Descartes’a) ne de doğrulamaya (yani Coleridge’e) güvenebilir, çünkü simulacrum'un toparlayıcı, göstergenin içini oyucu, farklı­lıkları yok edici rejiminin altında, kimlik gibi kesin hiçbir şey ola­sı değildir.
Kitapların yanlış kullanımı sağlıklı öğrenimin ölümü demektir. İnsan­lar okumuş oldukları şeyleri bildiklerini düşünüyor, öğrenmeye zah­met etmiyorlar. Çok fazla okuma sadece gösterişli bir cahil yaratır. Hiçbir çağda günümüzde olduğu kadar çok okuma olmadı ve yine de hiç bundan daha az öğrenme olmadı dünyada; Avrupa’nın hiçbir ülke­sinde Fransa’da olduğu kadar tarih ve gezi kitabı basılmıyor, ama yine de diğer ulusların düşünceleri ve töreleri hakkında hiçbir yerde burada olduğu kadar az bilgi yok. Bunca kitap bizi dünyanın kitabını ihmal et­meye sevk ediyor, halbuki bunca kitabı okusak bile her birimiz sadece kendi sayfamıza bağlı kalıyoruz"
39 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.