Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş

Niall Lucy

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş Gönderileri

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş kitaplarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş sözleri ve alıntılarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş yazarlarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
liberal hümanist kuram için çok önemli olan yazar​lık kültünü çevreleyen haleyi yok ettiği olurdu. Ancak belki de bu ​gücü çekip alıp kendi sahiplenir psikanaliz. Diğer bir deyişle (hep ​bir diğer deyişle), psikanaliz ne söylerse geçerlidir. Örnek: Bütün ​okuma eylemi dışkı yemeğe benzer. Freud’un toplu yapıtlarının ​standart versiyonunun saygın çevirmeni ve editörü olan James ​Strachey, İngiliz Psiko-Analitik Cemiyeti’nin 1930'daki bir toplan​tısında şöyle demiştir: “Tüm okumaların kökeninde, dışkı yiyici bir ​eğilim yatar.”5 Bundan sonra Strachey. sınıf düşmanlığım gizleme ​gereği bile duymaksızın, okumayı öğrendikleri için yoksulların ​üzerine (kendi metaforunu kullanırsak) dışkılamayı sürdürür:
Freud’un toplu yapıtlarının ​standart versiyonunun saygın çevirmeni ve editörü olan James ​Strachey, İngiliz Psiko-Analitik Cemiyeti’nin 1930'daki bir toplan​tısında şöyle demiştir: “Tüm okumaların kökeninde, dışkı yiyici bir ​eğilim yatar
Reklam
​Yazar düşüncelerini ifraz eder ve basılı kitabın bünyesinde toplar, okur ​bunları alır ve defalarca çiğnedikten sonra [metinde aynen] bu düşün​celeri kendi bünyesiyle bütünleştirir. Bu bilinçdışı süreçlerin belki de ​en açık kanıtı, toplumun alt sınıflarına yayılan okuryazarlıkla birlikte ​gelen gazete okuma düşkünlüğünde karşımıza çıkar. Mürekkeple leke​lenmiş akıl almaz miktarda kâğıt kütleleri her gün sokaklara saçılmak​ta; bu kâğıtlar ateşli bir hevesle yakalanıp bir solukta okunmakta, bir​kaç dakika sonra da hor görülerek parçalanmakta ya da olabilecek en ​aşağı şekillerde kullanılmaktadır.
Diğer bir deyişle, tam da sağlam bir yapı kavramının kendisi bir yanılsa­ma ise, belirli bir tür yazı olarak edebiyata ait ya da edebiyat diye nitelendirilebilecek herhangi bir yapı bulunamaz.
368 syf.
·
Puan vermedi
Romantiklerden beslenen ama onlardan ayrı tutulan yeni akım postmodern edebiyat üzerine teknik bilgilerle ve tarihsel açıklamalarla dolu bir kitap. Savlarını derinleştirirken Acker, Auster, Barth, Pynchon gibi postmodernist yazarların yapıtları üzerinden çözümlemeler yapmış. Edebiyat ve postmodern edebiyat üzerine kapsamlı bir okuma yapmak isteyenler için güzel bir kaynak...
Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş
Postmodern Edebiyat Kuramı: GirişNiall Lucy · Ayrıntı Yayınları · 200312 okunma
" “Dil” ve “bilinçdışı”nın nesneler gibi görülebildiğini söyleyemesek de bunlara yerçekimi ya da rüzgâr gücünden daha az gerçek olmayan güçler gözüyle bakabiliriz."
Sayfa 37 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"XX. yüzyılda, yaratıcı ya da yazan özneler üretmeye aday pek çok güç arasından ikisi öne çıkmıştır: Dil ve bilinçdışı. "
Sayfa 21 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Önemli olan metakurmaca ya da postmodemizm olarak adlandırılması değil, “yeni” olarak kabul edilmesiydi. Böyle bir yazının genel anlamını yakalamaya yönelik ilk girişiminde Hassan, 1950’lerin yeni Amerikan romanının “kah­ramanına" dair ayırt edici beş özellik ileri sürer. Bunlar, kahrama­nın (1) İnsani eylemlerin “şans ve absürdlük” tarafından yönetildi­ğini; (2) Hiçbir ahlâki davranış normunun bulunmadığını; (3) Ya­bancılaşmanın insani yaşamın durumu olduğunu; (4) İnsani güdü­lerin “ironi ve çelişki'yle nitelendiğini; (5) İnsani bilginin “sınırlı ve göreli” olduğunu kabul etmesiydi.
Hakikat yoktur.
Dolayısıyla hangi değerlerin (geçici, bağlamsal ola­rak ve değişik nedenlerle) diğerlerinden daha “iyi” olduğuna karar vermenin de kuralı yoktur. Ya da tüm bunları temel durumuna in­ dirgemek gerekirse: Hakikat yoktur.
Yazarlık metin / Okurluk metin
Köktenci yeni seçenek böylesine korkunç şekilde sıkıcı ve sıradan gösterilen bir standartın karşısına konduğunda, elbette ki arzulanır ve “seksi" görünecektir. Böylece yazarlık metnin heyecan verici “çoğulluğu,” okurluk metnin mono­ton tekilliğine (ya da “misyonerce konumlanmasına” demekten kendini alamıyor insan) karşı çıkar. Yazarlık metin, tamamıyla gi­zem, tutku ve aşktır, çünkü okurluk metin böylesine serinkanlılıkla nesnelleştirilebilir ve düzanlamlıdır. Yazarlık metin heterojen ve akıcıdır, çünkü karşısına konabilecek “tekil" ve istikrarlı bazı sis­temler vardır. Yazarlık metin arzulamanın alanını belirler, çünkü okurluk metin bilmenin alanını belirler. Birinin sunulamazlığı diğe­rinin sunulabilirliğine bağlıdır.
Reklam
Muhakkak “bilgi”yi tanımlayan herhangi bir dil-oyununa göre, “sanat”ı tanımlayamayacağımız anlamına gelmelidir bu. Sanal nedir? ve Otuz katlı bir binanın otuzuncu kat penceresinden dışarı yürürsen ne olur? sorularına beklenen yanıt­lar aynı türden olmaz. İkinci sorunun yanıtının kesinlikle düşerim ve büyük olasılıkla ölürüm şeklinde olduğunu bilirsiniz. Ancak sa­natın ne olduğu sorusunun yanıtı, sanatın yalnızca bir görüş mese­lesi olduğunu, dolayısıyla her şeyin en azından potansiyel olarak sanat olduğunu düşünmüyor olsanız da, aynı şekilde “bildiğiniz” bir şey değildir. Ancak sanatın ne olduğunu düşünürseniz düşünün, onun ontolojisi pek çok diğer şeyin olduğunu düşündüğünüzden çok daha yoğrulabilirdir. Örneğin, bir masa pek çok değişik form alabilir, ancak yine de bunlar sanatın alabileceği formlardan çok çok daha azdır. Hangi tanımıyla olursa olsun “sanat"la karşılaştırıl­dığında diğer hemenher şey daha az heterojendir; bunlardan en az heterojen Olanı da “biİim’’dir.
Fransız sürrealist Marcel Duchamp'ın 1920’lerde Pa­ris’teki bir sanat galerisinde umumi bir pisuarı sergilemesi buna iyi bir örnektir. Eğer bir lazımlık, sanat eseri olabiliyorsa Sanat nedir? sorusunun yanıtı nedir?
Mary Shelley
Şiir, bir uslamlama değildir, yani istencin kararlılığına göre uygulana­cak bir güç değildir. Kimse “ben bir şiir yazacağım” diyemez. En bü­yük şair bile bunu diyemez, çünkü yaratımdaki akıl, değişken bir rüz­gâr gibi görünmez bazı etkilerle geçici bir parlaklığa kavuşabilen sön­mekte olan kömüre benzer; gücü, tıpkı geliştikçe solan ve değişen bir çiçeğin rengi gibi içinden çıkar; doğalarımızın bilinçli bölümleri onun gelişini ve ayrılışını önceden bilemez.
Gerçeğe inancın yitimi, romanın simülasyon dünyasında kişiliksizleştirme ve makineleştirme etkilerine daha çok yol açtık­ça, romanın romantik bir sonla bitmesi daha da kaçınılmaz olur. Baudrillard şöyle yazar: “Gerçek artık eskiden olduğu olmadığın­da, nostalji onun tüm anlamını sahiplenir.”
39 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.