Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş

Niall Lucy

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş Sözleri ve Alıntıları

Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş sözleri ve alıntılarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş kitap alıntılarını, Postmodern Edebiyat Kuramı: Giriş en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Postmodern bir dünyada hiçbir şey merkezi değildir, her şey bir pa­radokstur. Öyleyse edebiyat fikrine kıyasla metin fikri, temelcilik karşıtıdır.
Diğer bir deyişle, tam da sağlam bir yapı kavramının kendisi bir yanılsa­ma ise, belirli bir tür yazı olarak edebiyata ait ya da edebiyat diye nitelendirilebilecek herhangi bir yapı bulunamaz.
Reklam
Ör­neğin, diyelim ki ben Aborijinlerin Avustralya toplumunda gördü­ğü sistemli kötü muameleyle ilgili olduğunu düşündüğüm bir husu­sa dikkat çekmek istedim ve bunun için bir grup beyaz gencin arabalarıyla geçerken Aborijin olmayan kız arkadaşının elini tutarken gördükleri genç bir Aborijin adamı, beyaz bir kız arkadaş edinme­ye cüret ettiği için dersini bildirmek amacıyla, ezmelerini anlatan bir öykü yazdım. Araba olaydan sonra hızla uzaklaşır ve kız da -dehşet içinde- evine kaçar. Olay, gece çok geç bir vakitte gerçek­leştiği için ortada hiç şahit yoktur, neden sonra biri yolun kenarın­da yatan Aborijin genci bulur ve ambülans çağırır. Ambülans gö­revlileri, olay yerine vardıklarında, bunun “bir diğer sarhoş Abori­jin vakası” olduğunu düşünürler ve adresini bulmak için cüzdanını kontrol edip genci ailesinin evine götürürler. Genç aynı gece daha geç bir vakitte beyin kanamasından ölür.
Edebi metinlere herhangi özel bir değer atfetmeyi reddeden ve her şeyin metin olduğunu ileri süren fikir genellikle postmodemizmin merkezi ilkesi olarak alınmıştır.
Kitapların yanlış kullanımı sağlıklı öğrenimin ölümü demektir. İnsan­lar okumuş oldukları şeyleri bildiklerini düşünüyor, öğrenmeye zah­met etmiyorlar. Çok fazla okuma sadece gösterişli bir cahil yaratır. Hiçbir çağda günümüzde olduğu kadar çok okuma olmadı ve yine de hiç bundan daha az öğrenme olmadı dünyada; Avrupa’nın hiçbir ülke­sinde Fransa’da olduğu kadar tarih ve gezi kitabı basılmıyor, ama yine de diğer ulusların düşünceleri ve töreleri hakkında hiçbir yerde burada olduğu kadar az bilgi yok. Bunca kitap bizi dünyanın kitabını ihmal et­meye sevk ediyor, halbuki bunca kitabı okusak bile her birimiz sadece kendi sayfamıza bağlı kalıyoruz"
Güzel ve iğrençten farklı olan yüce doğada bulunamaz, akılda bulunabilir. Yüce, hem “evrensel olarak geçerli” hem de “çıkardan bağımsız” iken, şeylerin yüce olduğuna hükmedecek analitik süreç, doğal a priori bir koşul değil, kültürel bir başarıdır.
Reklam
Gerçeklik, dil sistemi “içinde” ya da dil sistemine “yönelik” olarak hiçbir za­man mevcut değildir, dolayısıyla da gerçeklik, dil sisteminin “ger­çekliği" aktarmak ya da göstermek için çalışan hiçbir bölümü ile özdeş değildir. Sistemde bunun yerine mevcut olan şey, yalnızca gerçeklik gibi işlev görendir.
Amerika’nın postmodern dünyada ‘gerçek’ gibi görünebilmesi ola­sılığının en temel kaynağıdır. “Bu evrene çocuksu bir görünüm ve­rilmek istenmesinin nedeni, yetişkinlere özgü ‘gerçek’ ve başka bir evren bulunduğu düşüncesini onaylatma arzusudur. Disneyland bir çocuksuluğun gerçek anlamda her yere hâkim olduğunu gizleyebil­mek için, yetişkinlerin de buraya gelerek çocuklaşmalarına olanak tanımak ve gerçekte çocuk olmadıklarına inandırma amacıyla ku­rulmuş bir evrendir.”
Muhakkak “bilgi”yi tanımlayan herhangi bir dil-oyununa göre, “sanat”ı tanımlayamayacağımız anlamına gelmelidir bu. Sanal nedir? ve Otuz katlı bir binanın otuzuncu kat penceresinden dışarı yürürsen ne olur? sorularına beklenen yanıt­lar aynı türden olmaz. İkinci sorunun yanıtının kesinlikle düşerim ve büyük olasılıkla ölürüm şeklinde olduğunu bilirsiniz. Ancak sa­natın ne olduğu sorusunun yanıtı, sanatın yalnızca bir görüş mese­lesi olduğunu, dolayısıyla her şeyin en azından potansiyel olarak sanat olduğunu düşünmüyor olsanız da, aynı şekilde “bildiğiniz” bir şey değildir. Ancak sanatın ne olduğunu düşünürseniz düşünün, onun ontolojisi pek çok diğer şeyin olduğunu düşündüğünüzden çok daha yoğrulabilirdir. Örneğin, bir masa pek çok değişik form alabilir, ancak yine de bunlar sanatın alabileceği formlardan çok çok daha azdır. Hangi tanımıyla olursa olsun “sanat"la karşılaştırıl­dığında diğer hemenher şey daha az heterojendir; bunlardan en az heterojen Olanı da “biİim’’dir.
Gerçeğe inancın yitimi, romanın simülasyon dünyasında kişiliksizleştirme ve makineleştirme etkilerine daha çok yol açtık­ça, romanın romantik bir sonla bitmesi daha da kaçınılmaz olur. Baudrillard şöyle yazar: “Gerçek artık eskiden olduğu olmadığın­da, nostalji onun tüm anlamını sahiplenir.”
Reklam
O zaman anlam, farklılığın bir sonucudur, farklılıksa bir sistem olarak dilin bir sonucudur.
Daha genel bakarsak modernist edebi metnin tipik özellikleri, çok yönlü bakış açıları, kesik ve süreksiz anlatım, parçalı yapı, genel melezleme ve bir ahlâki (ya da yazar) merkezin noksanlığı olarak sayılabilir.
Fransız sürrealist Marcel Duchamp'ın 1920’lerde Pa­ris’teki bir sanat galerisinde umumi bir pisuarı sergilemesi buna iyi bir örnektir. Eğer bir lazımlık, sanat eseri olabiliyorsa Sanat nedir? sorusunun yanıtı nedir?
Ancak Eagleton'un da işaret ettiği gibi edebiyat kuramı, felsefi, po­litik, sosyolojik, antropolojik ve pek çok diğer araştırma biçimi ve pratiğinin son derece kaba bir karışımıdır. Kısacası, edebiyat kura­mının disipliner “saflığı” diye bir şeyden söz edemeyiz; elbette di­siplinlerin birbirine bulaşması gibi bir nosyona dayanarak söz edi­lebilecek “saflığı” bir kenara koyarsak. Ancak eğer edebiyat çalış­maları disiplinleraraslığı öğreten bir “disiplin” olacaksa, kendisi­nin disiplin oluşuna dair herhangi bir fikri nasıl koruyabilir?
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.