Diğer bir deyişle, tam da sağlam bir yapı kavramının kendisi bir yanılsama ise, belirli bir tür yazı olarak edebiyata ait ya da edebiyat diye nitelendirilebilecek herhangi bir yapı bulunamaz.
Örneğin, diyelim ki ben Aborijinlerin Avustralya toplumunda gördüğü sistemli kötü muameleyle ilgili olduğunu düşündüğüm bir hususa dikkat çekmek istedim ve bunun için bir grup beyaz gencin arabalarıyla geçerken Aborijin olmayan kız arkadaşının elini tutarken gördükleri genç bir Aborijin adamı, beyaz bir kız arkadaş edinmeye cüret ettiği için dersini bildirmek amacıyla, ezmelerini anlatan bir öykü yazdım. Araba olaydan sonra hızla uzaklaşır ve kız da -dehşet içinde- evine kaçar. Olay, gece çok geç bir vakitte gerçekleştiği için ortada hiç şahit yoktur, neden sonra biri yolun kenarında yatan Aborijin genci bulur ve ambülans çağırır. Ambülans görevlileri, olay yerine vardıklarında, bunun “bir diğer sarhoş Aborijin vakası” olduğunu düşünürler ve adresini bulmak için cüzdanını kontrol edip genci ailesinin evine götürürler. Genç aynı gece daha geç bir vakitte beyin kanamasından ölür.
Güzel ve iğrençten farklı olan yüce doğada bulunamaz, akılda bulunabilir. Yüce, hem “evrensel olarak geçerli” hem de “çıkardan bağımsız” iken, şeylerin yüce olduğuna hükmedecek analitik süreç, doğal a priori bir koşul değil, kültürel bir başarıdır.
Muhakkak “bilgi”yi tanımlayan herhangi
bir dil-oyununa göre, “sanat”ı tanımlayamayacağımız anlamına gelmelidir bu. Sanal nedir? ve Otuz katlı bir binanın otuzuncu kat penceresinden dışarı yürürsen ne olur? sorularına beklenen yanıtlar aynı türden olmaz. İkinci sorunun yanıtının kesinlikle düşerim ve büyük olasılıkla ölürüm şeklinde olduğunu bilirsiniz. Ancak sanatın ne olduğu sorusunun yanıtı, sanatın yalnızca bir görüş meselesi olduğunu, dolayısıyla her şeyin en azından potansiyel olarak sanat olduğunu düşünmüyor olsanız da, aynı şekilde “bildiğiniz” bir şey değildir. Ancak sanatın ne olduğunu düşünürseniz düşünün, onun ontolojisi pek çok diğer şeyin olduğunu düşündüğünüzden
çok daha yoğrulabilirdir. Örneğin, bir masa pek çok değişik form alabilir, ancak yine de bunlar sanatın alabileceği formlardan çok çok daha azdır. Hangi tanımıyla olursa olsun “sanat"la karşılaştırıldığında diğer hemenher şey daha az heterojendir; bunlardan en az heterojen Olanı da “biİim’’dir.
Amerika’nın postmodern dünyada ‘gerçek’ gibi görünebilmesi olasılığının en temel kaynağıdır. “Bu evrene çocuksu bir görünüm verilmek istenmesinin nedeni, yetişkinlere özgü ‘gerçek’ ve başka bir evren bulunduğu düşüncesini onaylatma arzusudur. Disneyland bir çocuksuluğun gerçek anlamda her yere hâkim olduğunu gizleyebilmek için, yetişkinlerin de buraya gelerek çocuklaşmalarına olanak
tanımak ve gerçekte çocuk olmadıklarına inandırma amacıyla kurulmuş bir evrendir.”
Kitapların yanlış kullanımı sağlıklı öğrenimin ölümü demektir. İnsanlar okumuş oldukları şeyleri bildiklerini düşünüyor, öğrenmeye zahmet etmiyorlar. Çok fazla okuma sadece gösterişli bir cahil yaratır. Hiçbir çağda günümüzde olduğu kadar çok okuma olmadı ve yine de
hiç bundan daha az öğrenme olmadı dünyada; Avrupa’nın hiçbir ülkesinde Fransa’da olduğu kadar tarih ve gezi kitabı basılmıyor, ama yine de diğer ulusların düşünceleri ve töreleri hakkında hiçbir yerde burada olduğu kadar az bilgi yok. Bunca kitap bizi dünyanın kitabını ihmal etmeye sevk ediyor, halbuki bunca kitabı okusak bile her birimiz sadece
kendi sayfamıza bağlı kalıyoruz"