Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Seansta Dil Öncesi

Psikanaliz Yazıları 38

Kolektif

En Yeni Psikanaliz Yazıları 38 Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Psikanaliz Yazıları 38 sözleri ve alıntılarını, en yeni Psikanaliz Yazıları 38 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Analiz seanslarında da analistin düşleme kapasitesi önemlidir. Hasta baş etmekte zorlandığı kaygılarını ve duyumsadığı ancak tahammül edemediği dehşet hissini analiste yansıtır. Burada analistin yapması gereken bu kelimeleri olmayan dehşeti kabul etmek, yaşantılamak, anlamak ve bunu yorum olarak hastaya anlamlandırarak tahammül edebileceği bir halde geri vermektir. Bion bu işlevi "kapsama" olarak adlandırmıştır.
Patrick Miller analizin iki kişinin sadece ruhsal değil bedensel bir karşılaşması olduğunu tartıştığı çalışmasında analizanın analisti üzerindeki somatik etkisi üzerinde durur. Bu süreçte Miller, Freud'a gönderme yaparak analizanın tasarımlamada başarısız olduğu deneyimleri analistin bedene dair sanrısal deneyimler aracılığıyla tasarımlayabilme olanağına kavuştuğunu söyler. Dolayısıyla Miller analist ve analizanın aynı mekanı paylaşmalarının bu psikosomatik etkileşimin alanını da yarattığını düşünmektedir. Diğer bir deyişle Bertrand'ın vurguladığı analitik alanın inşası sadece sözel değil aynı zamanda psikosomatiktir. Bu, ilişkide analizanın somatizasyonu kadar analistin karşı aktarımı bağlamında somatizasyonu tasarımlama ve inşa için sağlam bir temel oluşturur.
Reklam
Bleger'e göre kurallar bir çeşit güvenlik yaratarak hastanın sembiyozu için ortam sağlar.... Sembiyotik çekirdek kişiliğin psikotik yanı ile ilişkilidir ve iç ile dış, özne ile nesne henüz ayrışmamıştır. Gelişmiş kişilikte de bu birincil farklılaşmamışlığın çekirdeği korunur. Sembiyotik bağ dediğimiz de bu çekirdeğin kapsayıcı ve güvenli bir alana yansıtılmasıdır. Bu nedenledir ki sembiyotik füzyona meyilli kişilerle çalışırken bedensel karşı aktarım tepkileri çok yaygındır.
Sembiyotik Durumlarda Bedensel Tepkiler
Bu kişilerin temel kaygısı nesne ile farklılaşmamış olmakla ilgilidir. Analistin bedeniyle de çerçevenin değişmez bir parçası olarak ilişkilenirler. Bu bedendeki herhangi bir canlılık ve ayrı olmanın işareti başedilmesi güç bir zorluk yaratır. Analistin bedenini çerçevenin bir parçası olarak kavramsallaştıran Lemma buna bedenleşmiş çerçeve adını verir ve bunu şu iki anlamda kullanır: Birincisi analistin fiziksel görüntüsü ve mevcudiyeti kapsayıcılık için alan sağlar ve herhangi bir değişiklik hastada belli kaygı ve düşlemleri harekete geçirir. İkici olarak da analistin bedensel karşı aktarımsal tepkileri, içsel çerçevenin temel taşıdır ve hastanın bedenleşmiş düşlemleri ile temas edebilmek için bedensel serbest çağrışımlarını kullanır.
Ayna nöronların keşfi ve yenidoğan çalışmalarında bebeğin doğuştan gelen taklit kapasitesi gibi bulgular gösteriyor ki empati dediğimiz, diğerinin bedensel durumlarına iştirak edebilme yetisiyle yakından ilgilidir. Sletvold'a göre zihinselleştirme de kişinin kendi bedenini diğer bedenlerle karşılaştırabilmesine güçlü biçimde bağlıdır.
Samuel'e göre analistin bedeni bir karşı aktarımsal seviyede kendisine değil hasta ile arasındaki sanal bir noktaya aittir. Field bu noktanın hayali olmadığını söyler. Bu nokta vardır ve nesnel ile öznelin, kendilik ile ötekinin, düşünce ile duygunun, kösnül olanla manevi olanın buluştuğu yerdir. Ve burada iletişim kendiliğinden ve doğrudan gerçekleşir.
Reklam
İşimiz ağırlıklı olarak kelimelerle yapılan, işgörü ve zihinsel anlayışın gelişmesini de hedefleyen bir çalışmadır, böyle bir durumda beden kolaylıkla çözümlenemeyen ve kapsanamayanın taşıyıcısı haline gelebilir.
Seth Benardete, Eflatun'un metinlerine atıfla, Eros'un iki halini tanımlar; belirli bir mesafede tutulma istediği ile iç içe geçme ve bir olma arzusu.
Echo suyun yüzeyi gibiydi, olduğu gibi yansıtıyordu. Kendi otantik sesini kaybetmişti, duyduğunu dönüştürmeden yankılamaya mahkumdu. Işte bu yüzden Narkissos'u iyileştirme şansı yoktu. Narkissos'un hakikati suyun altında değildi, Echo'nun ötesinde idi, ancak Echo'nun yankılanan sesi ile öteye geçilebilecek bir yol yoktu. Mutlak kesinlik içinde yansıtan aynalara ihtiyacımız yok. İhtiyacımız olan şey ötekinin aynasında dönüştürücü bir çarpıtma. Daha doğrusu, kendimize dair hakikatin ön koşulu olan otantik bir ötekinin varlığıdır.
Psikanalitik seansın neredeyse ilk buyruğu olan serbest çağrışım ancak analistin orada olması ile anlamlıdır. Analistin olma modalitesi ile analizanın deneyimiyle kaynaşması analizanın kendi yapma modalitesini kullanmasını ve kendi koruyucu kalkanını tekrar onarmasını mümkün kılacaktır. Analistin yoğunlukla olma modalitesini kullandığını düşünebiliriz. Bu nedenle konuşma gereksinimi düşüktür
Reklam
Hem takılma hem de yineleme zorlantısı kişinin kurtulma, travmayı aşma çabaları olarak ortaya çıksalar da her ikisi de zaten travmanın yıkıcı etkilerinin tam anlamıyla etki etmesini sağlamaktan öteye geçemez.
Hanna Segal anlayan bir dış nesne tarafından kaygının kapsanmasının ruhsal dengenin başlangıcı olduğunu söyler. Bu ruhsal denge anne bebeğin yansıttığı kaygıya katlanamadığı ve bebeğin yaşantısından daha da büyük bir dehşet yaşantısını içselleştirdiğinde, geri döndürülemez bir biçimde bozulur.
Analiz seanslarında da analistin düşleme kapasitesi önemlidir. Hasta başetmekte zorlandığı kaygılarını ve duyumsadığı ancak tahammül edemediği dehşet hissini analiste yansıtır. Burada analistin yapması gereken bu kelimeleri olmayan dehşeti kabul etmek, yaşantılamak, anlamak ve bunu yorum olarak hastaya anlamlandırarak tahammül edebileceği bir halde geri vermektir. Bion bu işlevi "kapsama" olarak adlandırmıştır.
Düşleme kapasitesi anne ve bebek arasındaki ilkel bir iletişim biçimidir. Bu iletişim yansıtmalardan ve içe almalardan oluşur. Bebek anneye anlayamadığı ve korkutucu olanı yansıtır. Annenin düşlemleme kapasitesi bebeğinin ona yansıttıklarını kabul edebilme, anlamlandırabilme ve dönüştürebilme yeteneklerinin toplamıdır.
Psikanalizde "Adsız Dehşet" kavramını geliştiren kuramcı W. R. Bion olmuştur. Bu dehşet en ilkel, söz öncesi tecrübe olarak da tanımlanabilir. Savunmasız ve yaşantısını sürdürmek için gerekli donanıma sahip olmayan bebek, yaşantısının ilk aylarında bir "ölüyor olma duyumu" yaşantılar.
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.