Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Seansta Dil Öncesi

Psikanaliz Yazıları 38

Kolektif

Psikanaliz Yazıları 38 Sözleri ve Alıntıları

Psikanaliz Yazıları 38 sözleri ve alıntılarını, Psikanaliz Yazıları 38 kitap alıntılarını, Psikanaliz Yazıları 38 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yaratıcılık insanın kendiliğini araştırma yolculuğudur. Winnicott'a göre ben şuyum, ben yaşıyorum, canlıyım ve ben kendimim diyebildiğiniz ve kendinizi tam ve bir hissedebildiğiniz noktada yaratıcılık söz konusu olur. Onun yaratı dediği, sadece resim, şiir vs. gibi sanatsal ürünler değil, insanın günlük yaşamında çevresinde değişikliğe yol açabilecek bir "yaşam dolu olma hali" dir. Böylece hayatın yaşamaya değer olduğunu hissedersiniz.
Analiz seanslarında da analistin düşleme kapasitesi önemlidir. Hasta başetmekte zorlandığı kaygılarını ve duyumsadığı ancak tahammül edemediği dehşet hissini analiste yansıtır. Burada analistin yapması gereken bu kelimeleri olmayan dehşeti kabul etmek, yaşantılamak, anlamak ve bunu yorum olarak hastaya anlamlandırarak tahammül edebileceği bir halde geri vermektir. Bion bu işlevi "kapsama" olarak adlandırmıştır.
Reklam
Analitik alan hasta tarafından düşlenemeyen beta unsurlarının, türbülans oluşturan duyu izlenimleri ve olguların şiddetlice girdiği bir alandır. Analiste ait olanlar da oradadır. Başka gerçekliklerden 'talan edilerek' alınan karakterler orada vücut bulur. Analist gerçeklikten vazgeçip onun yasını yaşarken yapılabilecek olan algımızı ve hakikate dair yaşantımızı kurmacaya dönüştürmektir.
Psikanalitik seansın neredeyse ilk buyruğu olan serbest çağrışım ancak analistin orada olması ile anlamlıdır. Analistin olma modalitesi ile analizanın deneyimiyle kaynaşması analizanın kendi yapma modalitesini kullanmasını ve kendi koruyucu kalkanını tekrar onarmasını mümkün kılacaktır. Analistin yoğunlukla olma modalitesini kullandığını düşünebiliriz. Bu nedenle konuşma gereksinimi düşüktür
Freud yeni doğan bebeklerin sıkıntılı durumlarını "savunmasızlık" olarak tanımlar. Bu sıkıntılı bebek, sıkıntısıyla baş başa bırakıldığında, ihtiyaçlarından kaynaklanan ve git gide büyüyen bir gerilimle karşı karşıyadır. Bebek bu gerilim karşısında çaresizdir ve karşı karşıya olduğu dehşet hissinin aşılabilmesi için annesinin varlığına ihtiyaç duyar.
Analist seansta yaşar, düşünür, dinler, kendi içine bakar, düşler. Hastanın bilinçdışı olarak yaşadığı hakikati ona sözel olarak simgeselleştirir; yani yorumlar. Yorumlama ile bu hakikat değişir ve yeni bir yaşantının yaratılması mümkün olabilir.
Reklam
Psikanalizde "Adsız Dehşet" kavramını geliştiren kuramcı W. R. Bion olmuştur. Bu dehşet en ilkel, söz öncesi tecrübe olarak da tanımlanabilir. Savunmasız ve yaşantısını sürdürmek için gerekli donanıma sahip olmayan bebek, yaşantısının ilk aylarında bir "ölüyor olma duyumu" yaşantılar.
Hanna Segal anlayan bir dış nesne tarafından kaygının kapsanmasının ruhsal dengenin başlangıcı olduğunu söyler. Bu ruhsal denge anne bebeğin yansıttığı kaygıya katlanamadığı ve bebeğin yaşantısından daha da büyük bir dehşet yaşantısını içselleştirdiğinde, geri döndürülemez bir biçimde bozulur.
Binoküler görüş yani gerçekliğe birçok bakış açısından bakabilmek bilinci ve bilinçdışını bir sarmal halinde görmeyi betimler. İnsanın kendi farklı yanlarına bakabilmesini sağlayarak öteki ile olan iletişiminde Möbius şeridi şeklinde hemhal olmasına ışık vermektir.
Analistin gündelik yaşamından gelen, sadece kendine aitmiş gibi görünen, dolayısıyla analiste analistlik işlevini bir kenara bırakıp kendi meselelerine dalıyormuş gibi gelen düşünceler, hayaller, duyumlar vs. aslında analizanla 'konuşma'nın yaratılarıdır.
Reklam
Seth Benardete, Eflatun'un metinlerine atıfla, Eros'un iki halini tanımlar; belirli bir mesafede tutulma istediği ile iç içe geçme ve bir olma arzusu.
Canlı konuşmak iç'ten konuşmak demektir, özündeki hakikatten konuşmak demektir, üzerine eklenmiş kuramlardan, bilgilerden, önyargılardan bağımsız ve onların oluşturduğu kabuktan azade... Böyle bir hal içinde olmanın düşlemenin yollarını açtığını düşünüyorum. Analistin seansta kendisi olması sanırım deneyimle artan bir şey. Kendi analistinin, süpervizörünün, kuramın ve belki içinde bulunduğu derneğin kapsayıcılığını seansın dışında bırakabilmesi ve Bion'un dediği gibi belleksiz ve arzusuz olabilmesi, konuşması o kadar kolay değil ve her zaman olmayabilir.
Analitik çiftin her birinin bilinçdışı hem ötekinden kendine iletilene hem de ortaklaşa oluşturdukları bilinçdışı yapılanmaya, yani analitik üçüncüye çevrilmiştir. "Analitik üçüncü, analist ve analizanın yaratısıdır; aynı zamanda analist ve analizan analitik üçüncü tarafından yaratılır (üçüncünün yokluğunda analist, analizan ve analiz yoktur)." Analizanın ifade edemediği, henüz hissetmediği yaşantısı analitik üçüncüde şekillenirken analistin düşlemesi bu yaşantının simgesel ve ön-simgesel (duyumlara dayanan) biçimlerini temsil eder.
İşimiz ağırlıklı olarak kelimelerle yapılan, işgörü ve zihinsel anlayışın gelişmesini de hedefleyen bir çalışmadır, böyle bir durumda beden kolaylıkla çözümlenemeyen ve kapsanamayanın taşıyıcısı haline gelebilir.
Bion'un kuramındaki en büyük yenilik uyanıklık sırasında da düş görmeye devam ettiğimizi söylemesidir. Hatta düşün bilinçdışı fikir ve duygulara geçit vermeyerek onların tüm zihni kaplamasını engellediğini, böylece kesintisiz uyanık kalmaya devam edebildiğimizi ve karşımızdaki ile konuşabildiğimizi ifade etmiştir. Freud'u "gerekli düş"ün inşa edilmesini görmek yerine düşlerin bazı şeyleri gizlediğini söylediği için sadece olumsuz bir tavırla baktığı şeklinde eleştirmiştir.
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.