Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4

Muhyiddin İbn Arabi

Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 Gönderileri

Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 kitaplarını, Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 sözleri ve alıntılarını, Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 yazarlarını, Rahmetün Mine 'r-Rahman - Kur'an-ı Kerim Tefsiri 4 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kasas,68:Rabbin dilediğini yaratır ve (Ve seçer): Hak Teâlâ bütün varlıklara bunu yapar, her şeyde, her cinste bir şeyi seçer, tıpkı esma-i hüsra içerisinden “Allah” ismini, insanlar arasında resülleri, kullar arasından melekleri, felekler arasından arşı, rükünler arasından suyu, aylar arasından ramazanı, ibadetler arasından orucu, asırlar
Yaratılmış her varlık sürekli olarak darda kalma hâli ile başbaşadır, çünkü onun hakikati budur. Ama darda kalmış olmasına rağmen yine de mükellef kılınmıştır. Bu durumda onun yapması gereken şey, mükellefiyetinin sınırları içerisinde durmasıdır. Çünkü mutlak mânada darda kalmışlık hâli hiçbir zaman üzerinden kalkacak bir hâl değildir. Üzerinden belirli bir süreliğine kalkacak olan şey sadece hususi darda kalmışlık hâlidir. Hakikat itibariyle bakacak olursak kâinatın bütün hareketleri darda kalmışlıktır, zorunluluktur, mecburidir. Her ne kadar kâinatta bir 'irade, ihtiyar var olsa ve biz bunu itiraf etsek de bir başka şeyi daha biliriz ki o da, seçim sahibi olanın bu seçiminde bile mecbur olduğudur.
Reklam
Şuara,195. Apaçık Arapça bir dil ile. İşaret Kur'ân'a, Araplara inen bir şey olarak değil, Hazreti Muhammed aleyhisselâma indirilen bir şey olarak bak; onu bu şekilde düşün, aksi takdirde onun mânalarını idrak etme konusunda hayal kırıklığına uğrarsın. Çünkü o, apaçık bir Arapça dil olan Hazreti Muhammed aleyhisselâmın dili ile indirilmiştir. Eğer dilinden dökülen Kur'ân tam da Hazreti Muhammed aleyhisselâmın mübarek dilinden dökülen Kur'ân ise o zaman sanki onu doğrudan Hazreti Peygamber aleyhisselâmın mübarek ağzından dinleyenler gibi anlarsın. Çünkü hitap ancak işitenin durumuna göredir, konuşanın durumuna göre değildir. Nitekim Hazreti Peygamber aleyhisselâmın Kur'ân'ı işitmesi ve anlaması, ümmetinden birinin onu okuduğu zaman söz konusu olan işitme ve anlamanın aynı değildir.
Sebepler (ilaçlar) kullanıldığı zaman ortaya çıkan şifa aslında Allah'ın şifasıdır, çünkü âlemden ilâhi bir âdet olarak sebepleri kaldırmak mümkün değildir. Nitekim bir hadiste “Allah Teâlâ'nın devasız hiçbir dert yaratmadığı” ifade edilmiştir.?* Burada edebin en yüksek seviyesi olan nübüvvet edebine dikkatle bak! İbrâhim Halil aleyhisselâm , "Hastalandığım zaman" demekte, fakat “Allah beni hasta ettiği zaman” dememektedir. Bu edebin nihai noktasıdır. Örfteki anlamı gereği hastalık bir kusur ve ayıp olarak telakki edildiği için İbrâhim aleyhisselâm bunu Allah Teâlâ'ya değil, kendisine atfetmiştir. Yine bu hastalığın ilâhi bir hükmün ismi olduğunu da hastalığı tarif ederken (açıkça değil, fakat) zımnen ve icmalen (detay vermeksizin, ana hatları ile) ifade etmiştir. Şifa örf tarafından güzel kabul edildiği için ise onu Allah Teâlâ'ya atfetmiş ve (bana şifa verendir) demiştir.
34 öğeden 31 ile 34 arasındakiler gösteriliyor.