Helene duruyor, geçmesine izin veriyor, ama durmasının nedeni daha çok, eskisinden daha sivri, solgun ve çökmüş görünen Ravel'in yüz ifadesini incelemek sanki -gözlerini bir an kapatınca, ölüye benziyor. İyi misiniz?
Zarif, mesafeli bir tavır, seçkin bir sadelik, buz gibi bir nezaket, hiç geveze denemez, kuru bir adam, ama şık, yirmi dört saat iki dirhem bir çekirdek.
Kuzey Amerika'ya gitmek üzere Havre limanındaki gara doğru yol alıyor. Oraya ilk gidişi, son gidişi olacak.
Bugünden sonra tamı tamına on yılı var yaşayacak.
Hadi bakalım, diyor pardösüsünün ilk düğmesini açarken, sanırım gidebiliriz. Helene dönüp bir çırpıda tepeden tırnağa süzüyor onu: merserize çorapları ve ipek cep mendili, her zamanki gibi kravatıyla neşeli bir uyum içinde.
Bu hayalleri aramaya mı kalktık, gözümüzün önünde arzı endam etsinler diye uğraştık mı, anında sıvışırlar, geri çekilirler, yeniden saldırıya geçmek için bizim onlardan umudu kesmemizi beklerler. Ya da hiç gelmezler.
^