Ebû Mes’ûd el-Bedrî’den (ra) rivayet edildiğine göre
Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Bir insan Allah’ın rızasını umarak aile efradı için harcamada bulunursa bu, o kimse için bir sadakadır.
(B55 Buhârî, Îmân, 41; M2322 Müslim, Zekât, 48)
Eli geniş olan, elinin genişliğine göre nafaka versin. Rızkı dar olan da,
Allah’ın ona verdiğinden (o ölçüde) harcasın. Allah bir kimseyi ancak ona verdiği ile yükümlü kılar...
(Talâk, 65/7)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Kadın eğe kemiği gibi (kırılgan) yaratılmıştır. Eğe kemiğinin en eğri tarafı, üst kısmıdır. Onu düzeltmek istersen kırarsın; buna kalkışmazsan o hâlinde devam eder. Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum!
(B3331 Buhârî, Enbiyâ, 1; M3644 Müslim, Radâ’, 60)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur:
Kıyamet gününde iri, şişman bir adam gelir ki, onun Allah yanında bir sineğin kanadı kadar bile kıymeti yoktur.
(B4729 Buhârî, Tefsîr, (Kehf) 6; M7045 Müslim, Münâfikîn, 18)
İbn Abbâs’tan (ra) gelen diğer bir rivayete göre de şöyle demiştir:
Ateşe atıldığı zaman İbrahim’in (as) son sözü “Allah bana yeter; O, ne güzel vekildir.” olmuştur.
(B4564 Buhârî, Tefsîr, (Âl-i İmrân) 13)
Ebu’l-Abbâs Abdullah b. Abbâs b. Abdulmuttalib’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah , Allah Teâlâ’nın:
Allah, iyilik ve kötülükleri kaydeder, dediğini belirtti ve sonra bunun anlamını şöyle açıkladı:
Bir kimse iyilik yapmaya niyetlenir de, onu yapamazsa, Allah, o kimse için tam bir iyilik sevabı yazar.
Eğer hem niyetlenir hem de o iyiliği yaparsa, on iyilik sevabı yazar ve bu sevabı yedi yüze ve/veya daha fazlasına kadar çıkarır.
Eğer kötülük yapmaya niyet eder de, sonra onu yapmaktan vazgeçerse, Allah onun için tam bir iyilik sevabı yazar.
Şayet kötü bir işe hem niyetlenir, hem de onu yaparsa, Allah o kimse için sadece bir tek günah yazar.
(B6491 Buhârî, Rikâk, 31; M338 Müslim, Îmân, 207)
Riyazü's-Salihin
Hz Peygamber (s.a.v.) konuşmadıkça veya mescidden çıkmadıkça farz namazın arkasına nafile namaz kılmayı yasaklamıştı. Yeni gelen başka birisinin cemaat namazın bittiğini anlaması için olduğu söylenmiştir. Efendimiz (s.a.v.) genellikle nafile namazları evinde kılardı.
"İman edenlerin Allah'ı zikir/hatırlama ve Allah'tan inenler sebebiyle kalplerinin ürpermesinin zamanı daha gelmedi mi? Kendilerinden önce kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı."
(Hadid: 16)