"Bütün yapmalısınları sırtından atmak isteyen Nietzsche, burada yeni bir yapmalısın öğretir: Her anı, seni dehşete düşürmeden geri dönebilecek biçimde yaşamalısın! Her an, “bir daha” diyebilmelisin!
Nietzsche putları parçalayarak ebedi geri dönüş perspektifi altında şimdiki anda mutluluğu savunur. Bu tasavvurun eli kolu bağlayan, yük olan tarafını yok etmek için, bunu büyük dünya oyunu imgesinde birleştirir. Bu oyun da tekrara dayalıdır, ama oyunu burada eğlenceli olarak yaşarız. Nietzsche için Tanrı’nın ölümüyle birlikte, insan varoluşunun cüretkâr ve oyuncu niteliği açığa çıkar.
Üstinsan, dünya oyununun bu boyutuna kadar ulaşma gücüne ve hafifliğine sahip olandır. Nietzsche’nin aşması bu yönde ilerler: varlığın temeli olarak oyuna. Nietzsche’nin Zerdüşt’ü bu temele ulaştığında dans eder."
İnsan ilk önce sırf yapmalısın ile yüklenmiş bir devedir. Deve bir aslana dönüşür. Aslan bütün bu yapmalısın dünyasına karşı savaşır. Savaşır, çünkü istiyorumunu keşfetmiştir. Fakat savaştığı için negatif olarak yapmalısına zincirli kalır. Var olabilmesi, isyan etmek zorunda olma zorlamasında tükenir. Burada işin içine çok fazla inat ve kasılma karıştığı için bu henüz çözülmüş bir iş değildir. İş ancak insan tekrar çocuk olduğunda, canlıların ilk anlıklığına yeni bir aşamada tekrar ulaştığında çözülür: Masumiyet çocuktur ve unutmaktır, yeni başlangıçtır, bir oyundur, kendiliğinden yuvarlanan bir tekerlektir, bir ilk harekettir, kutsal bir evet deyiştir. Evet, yaratma oyununa, kardeşlerim, kutsal bir evet deyişe gerek vardır. Önemli olan bu dünyanın kutsanmasıdır.
sıradan şeylere yüksek bir anlam, alışılmışa gizemli bir itibar, bilinene bilinmeyenin onurunu, sonluya sonsuz bir görünüm vererek onu romantikleştiriyorum.
novalis
Modern bireyciliğin gelişimi kabataslak şöyle; Rousseau, Goethe ve Hegel'de bireyin eğitilmesi (bildung); Flaubert ve Dostoyevski'de hayal kırıklığına uğramış ve yabancılaşmış birey ve bunun romandaki uzantıları; ve nihayetinde yabancılaşmanın sorumluluğunu alan Sartrecı birey.
Felsefe ironinin asıl vatanıdır, her şeyi kavrayan ve bütün koşullu şeyleri, kendi sanatının, erdeminin veya dehasının da sonsuz ölçüde üzerine çıkan bir ruh halinin can verdiği aşkın bir maskaralıktır. -Schelegel
İçsel olarak özgür olmak ne demektir? İnsan arzulara bağımlı olmamalıdır, bunların peşine ister kabaca ve medeniyetsizce ister medeniyetin inceliklerine tutunarak düşsün, fark etmez.
Genel politikleşme yalana, yalan söylemeye ve kendini aldatma yatkın kılar. İnsan bütüne hakim olmak isterken kendini bile hakim olamaz, toplumu iyileştirmek isterken işe kendini iyileştirme ile başlamayı reddeder. Kitle sarhoşluğu içinde us dibe batar ve aşağılık dürtülerin su yüzüne çıkması kolaylaşır.
Doğada olduğu gibi toplumda da yavaş olan şeyler Gothe'yi çekerken, ani ve şiddetli olaylar onu itiyordu. Kopuşlari değil geçişleri seviyordu. Devrimin değil evrimin dostuydu.
Hiçbir halk Tanrı'nın dünyadaki seçilmiş tek halka değildir; herkes hakikati aramalı, ortaklaşa en iyi ürünlerin bahçesi herkes tarafından işlenmelidir.
Bir ulus nedir? Otla çöple dolu büyük, ayıklanmamış bir bahçedir. Ahmaklıklarım ve hataların yanında mükemmelliklerin ve erdemlerin biriktiği bu yeri kim ayrımsızca benimseyip... Başka ulusların hakkını yiyebilir? Bırakın becerebildiğimiz kadar ulusun onuruna katkıda bulunalım; ona haksızlık edilen yerde hakkını da savunalım... Ama onu açıktan açığa övmeyi, kendi kendine böbürlenmek sayıyorum...
Romantik ruhun yapısı çok çeşitlidir, müzikseldir, arayıştadır ve arayıcıdır, geleceğin ve geçmişin derinliklerini, gündelik şeylerdeki sürprizleri, aşırılıklara, bilinçdışını, düşleri, çılgınlığı, tefekkürün labirentlerini sever. Romantik ruh olduğu gibi kalmaz, dönüşmektedir ve çelişkilidir, özlemli ve kiniktir, hem anlaşılmazlığa aşıktır hem halkçıdır, alaycı ve coşkuludur, kendini beğenmiş ve sokulgandır, biçiminin bilincindedir ve onu dağıtmaktadır. Yaşlı Goethe'nin dediği gibi, romantiklik hastalıktır.