[Cihandaki sıcaklıklar aşk ateşindendir. Cefadaki yumuşaklıklar da onun vefa sütündendir.
Güneşi utandıran o ay parçasından insan utanma duygusunu
kaybeder. Ne utanmazca haller bu?
tal Cevherimiz, yakut renkli bâdeden değerlendi. Elimizdeki kadeh elimizden feryada geldi;
O kadar çok mey üstüne mey içiyoruz ki, biz şarabın basma vurduk, şarap da bizim başımıza vurdu.
[al Yazık ki geç kaldık ve biz hâlâ tek başımıza yapaya Kıyısı belirsiz bir denizdeyiz. Gemiye binmiş gece bulutlar arasında yol alıyoruz; Tanrı denizinde onun verdiği erdem ve başarı ile gidiyoruz.
(4 Gel! Senin o yanağının parıltısı şamdan mumunun işığı değil! O sendeki nakışlar, sudan ve insan tohumundan değil, gel! Kendini öfke içinde gizleme. Sendeki bu güzellik gizlenecek güzelliklerden değil, gel!
Bir zaman işsizdim, aşkın gamı ile oyalanıyordum. İşsizlikten vefa tohumları saçıyordum. Artık vuslatın nakşını gece gündüz gönlümden kazıdım. Sanki marangoz oldum da onu içimden kestim attım.
Cihanı yakan o kıyamet gününden kork! Yürekler delen o intikam okundan kork!
Ey hırs gecesinde uzun uykuya dalmış gafil! Ölüm sabahı belirdi, o şiddetli günden kork!