Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ruh Hekiminin Hatıraları

Ayhan Songar

Ruh Hekiminin Hatıraları Sözleri ve Alıntıları

Ruh Hekiminin Hatıraları sözleri ve alıntılarını, Ruh Hekiminin Hatıraları kitap alıntılarını, Ruh Hekiminin Hatıraları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Konfüçyüs, "Eğer ağaca çıkmak istiyorsanız yıldızlara çıkmaya niyet edin ki muvaffak olabilesiniz!.." demiş.
Sayfa 123
Belki hâlâ o besteler çalınır Gemiler geçmeyen bir ummanda.
Reklam
Niçin Ortaçağ'da kadınlanın güzel olabilmeleri için kirpiklerini yolmaları gerekirmiş de şimdi aksine takma kirpik bile takıyorlar?
Sayfa 90
1974 yılının Temmuz ayı... Türkiye'de haşhaş ekiminin serbest bırakılması kararının üzerinden henüz pek az bir zaman geçmiş. Amerika'da yayınlanan Time mecmuası "Öldürücü haşhaşın geri gelmesi" diye başlıklar atıyor. Amerika'ya giren eroinin % 80'inin Türkiye kaynaklı olduğu iddia ve memleketimizdeki haşhaş tarlalarının bombalanmasını teklif edecek kadar ileri gidiyorlar. Ve bu hava içinde, Helsinki'de toplanan Milletlerarası uyuşturucu maddeler ve alkol seminerinde memleketimizi temsille vazifelendiriliyorum. Adeta haşhaş ekiminin serbest bırakılmasının hesabını bir milletlerarası forumda tek başıma vermek durumu ile karşı karşıyayım. Sonradan kitap hâlinde neşrettiğim "Haşhaş Meselesi ve Türkiye" başlıklı raporumu dünyanın her tarafından gelmiş ve hepsi de peşin hükümlü daha gelmeden bizi mahkûm etmeye hazır delegelerin önünde okuyacağım.
Sayfa 117 - Bir zamanla Haşhaş derdimiz varmış...
Bir çok akıl hastalığı bir tür savunma metodudur. Çevrenin uyaranlarına karşı bir perde çeken, intibak edemediği gelişmiş dış dünyadan kendini ayıran hasta, kendi kendine yarattığı çocuksu âlemde yaşar. İyileştirme gayretiniz, çocuğun elinden oyuncağının alınması gibi gelir ona.
Peygamberlik iddia eden biri esrar içerken yakalanıp hastaneye düşmüştü. Peygamberim derken nasıl esrar kullandığını sordum. "Sen benim ne derece büyük ve fedakâr bir insan olduğumu takdirden âcizsin!"dedi. "Ben, ümmetime bu maddelerin kötülüğünü anlatabilmek için evvelâ kendi nefsimde deniyorum. Sen ne anlarsın bundan!..."
Reklam
Erol Güngör gibisini bu memleket nâdir görür, bu millet nâdir bulur; eşini, emsâlini asırlar güç yetiştirir.
Sayfa 74
Sokrat bir gün talebelerine ders veriyormuş. İçeriye elinde bir leğen bulaşık su ile giren karısı bağırıp çağırarak suları onun başının üstünden boşaltmış, gitmiş. Arkasından mânâlı mânálı tebessüm eden büyük filozof öğrencilerine şu nasihati vermiş: "İşte çocuklar görüyorsunuz. Mutlaka evleniniz, ya mes'ud olursunuz, ya da filozof!..."
Sayfa 133
Sen Bakırköy mülkünü fasl-ı bahar olsun da gör Ser-te-ser açsın çiçekler lalezar olsun da gör Resmeder rengin hayaller çamların damânına Ay tamam olsun, süzülsün lem'adar olsun da gör
Sayfa 69 - Ruh hekimi Rahmi Duman:
Reklam
Mazhar Osman: "İstediğin her şeyi oldun, daha da yükseleceksin. Sonra bir gün Allah olmak isteyeceksin, döndürüp bana getirecekler..."
Unutmak ve unutulmak, İşte budur insan olmanın En büyük saadeti Ve en büyük felaketi..
Bir Mösyö Dögol vardı. Fransa'da tekstil mühendisliği tahsil ederken kafayı üşütmüş, senelerdir Bakırköy Hastanesi'nde mihman. Kendini de gerçekten General Dögol sanır. Asıl adını bilen bile kalmamıştı ben tanıdığımda. Sonra, Bakırköy Hastanesi'nden ayrıldım. Zaman zaman ziyaretine gider, birkaç paket sigara götürürdüm. Ölünceye kadar, yıllarca, her gün yolumu bekledi. Son nefesini verirken ona bir şeyler ikram etmeye, para falan vermeye kalktım, belki memnun olur diyordum. Parayı aldı, yanında duran hastabakıcıya verdi. "Bu bana lazım değil artık. Sen bundan sonra bana vereceğin para ile mezar taşıma -Mösyo Dögol iyi adamdı- diye yazdırırsın" dedi. Mezar taşı var mı bilmem, ama ben onun resmini psikiyatri kitabıma kapak yaptım, senelerce tıp talebelerinin elinde ve dilinde dolaştı.
Sayfa 110
İnsanlar büyüdükçe, yüceldikçe yalnızlıkları da artıyor.
Hekim, nâdiren tedavi eder, bazen teskin eder, ama daima teselli eder. Bunun için de gerekirse "idare-i maslahat" eyler... Ortada babasız kalacak, nesebi gayri sahih olarak büyüyecek bir zavallı günâhsız vardı. Yaradana sığınıp bir tiyatro oynadım ki, aklıma geldikçe kendim de gülerim... "Hanımefendi, kocanız çok ağır hasta... Ne yapalım, ama herkes gibi (!) onun da bir kabahati olmuş, bir çocuk peydahlamış. Şimdi belki kocanız son saatlerini yaşıyordur. Hem bu günahsızın babasız kalmaması hem de kocanızın üzüntü ile ölmemesi için gelin de şu işe razı olun, çocuğu nüfusunuza geçirin!.." Birkaç ay sonra bizim hastayı (!) sokakta gördüm. İşin sonunu merak ediyordum, "Ne oldu?" diye sordum. İşte cevabı: "Doktor bey, sözleriniz öyle tesir etti ki, çocuğu nüfusuma geçirmekle kalmadım, anasını da eve getirdim, şimdi hep birlikte gül gibi geçinip gidiyoruz, Allah razı olsun!..."
Sayfa 101
54 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.