Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ruh Sağlığı ve Bozuklukları

Orhan Öztürk

Ruh Sağlığı ve Bozuklukları Gönderileri

Ruh Sağlığı ve Bozuklukları kitaplarını, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları sözleri ve alıntılarını, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları yazarlarını, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Bir başka deyişle insan kalıtsal ve çevresel bir kaderle sürüklenen bir varlık olmaktan çıkarak bir dereceye kadar yaşamına yön verme seçeneğini kazanabilir. Bu da insanın, bozuk davranış kalıplarını ve ruhsal rahatsızlıklarını değiştirebileceği, yenebileceği anlamına gelir. "
"Beynin gelişmesi belli bir kalıtsal gelişim çizelgesine bağlı olsa bile, çevre uyaranları ile olgunlaşmakta, olumlu uyaranlarla beslenmeyince gelişmesi de ileri derecede bozulabilmektedir. "
Reklam
"Ruhsal bozukluğu dinamik nitelikte bir denge bozulması olarak görmek gerekmektedir. Bir enfeksiyon hastalığında organizma içinde nasıl mikroorganizmalara karşı savunmalar başlıyorsa ve bu savunmalar hastalığın belirtisi oluyorsa (ateş, lökositoz vb.), ruhsal bozukluklarda da içten ve dıştan gelen zorlara karşı savunmalar hastalığın belirtisi hatta kendisi olarak kabul edilmelidir.
Kendisine toplum içinde bir yer arayan delikanlı geçici bir süre de olsa, belli gruplarla ya da kahramanlaştırdığı kişilerle aşırı özdeşim yapar. Bir süre için sanki kendi kimliğini yitirir, bir başkası olur. Delikanlı kızlar ve erkekler kendi kümeleşmeleri içinde tutucu ve acımasız olabilirler. Kendilerine benzemeyenleri dışarıda bırakırlar. Kendi gruplarını, ülkülerini ve düşmanlarını katı kalıplar içinde görerek bir dayanışma sağlarlar. Bir yandan da arkadaşlarının içten bağlılığını, sadakatini denerler; gerçek dostluğu ararlar. Bu evrede, görülen "aşık olma" yalnızca cinsel bir konu değildir. Delikanlı aşkı, büyük oranda, gencin kendi benlik imgesini bir başkasına yansıtması; onun tarafından nasıl görüldüğünü, nasıl değerlendirildiğini anlamak, bu yolla kendi kimliğine tanımı bulmak çabasıdır. İşte bunun için delikanlılık aşkında cinsellikten çok, konuşma egemendir.
Bu dönemde bir başka önemli tehlike de çocuğun öğretilenleri olduğu gibi alması; bunların dışına çıkamaması ve sonunda öğrendiği teknolojinin kölesi olmasıdır. Böylece çocuk benliği daralır, özerk ve girişimci benlik gelişmesi kısıtlanır.
Çocuksu eylemleri, atılmaları, soru sormaları ve cinsel ilgileri yüzünden sık korkutulan, ceza gören çocukta giderek ağır suçluluk duyguları doğuran bir ustbenlik gelişir. Bu üstbenlik kimi kişilerde ilkel, acımasız ve çok katı olabilir. Böyle bir üstbenliği olan çocuk aşırı ürkek, uysal ve girişim duygusundan yoksun büyüyebilir.
Reklam
Tuvalet eğitimi sırasında, çocuğun kıçının ve arkasında neler olup bittiğinin sürekli denetlenmesi onda, başkaları tarafından denetlenen bir arkası olduğu bilincini pekiştirir. Bu da yetişkin yaştaki saplantı (obsession) kuşkuculuğuna ya da paranoid korkulara kapılma eğiliminin yerleşmesine yol açabilir. Kendi kendine denetim yapabilme duygusunda eksiklik ve dışarıdan denetimlerin aşırılığı oranında kuşku ve utanç duyguları yerleşir.
Utanç
Utanç duyan kişide aslında kendine yönelik bir öfke vardır. Sanki dünya kendisine bakmamalıdır; dünyanın gözleri kapatılmalıdır. Kimseye görünmemelidir. Aşırı utandırma, çocukta kaçamak yapmak, hatalarını gizlemek gibi eğilimlere ve isyancı bir utanmazlığa yol açabilir.
Çocuk, içinde bulunduğu toplumun beklentilerine göre bazı şeyleri yapmayı, örneğin kakasını, çişini uygun zaman ve yerde bırakmak üzere tutabilmeyi öğrenirken, ağır utandırmalar ve cezalarla karşılaşırsa, utanç ve kuşkuculuk duyguları yerleşir. Böylece, bu duyguların etkisi ile "seçim" yapabilme ve "istenç" (irade) yetilerinin gelişmesi kösteklenebilir. Bu evredeki tehlike utanç ve kuşkuculuk duygularının aşırı gelişmesidir.
Özerklik
Büzgeç kasların olgunlaşması, işeme ve dışkılamanın artık isteğe bağlı olarak yapılabilmesi demektir. Yani, çocuk isterse tutabilir, isterse bırakabilir. Böylece birbirine karşıt iki istek, iki eğilim ortaya çıkmıştır. Çocuk, birbirine karşıt iki eğilim arasında bir seçim yapabilme durumuna girmiştir. Bu durum, insanoğlu için yepyeni bir yetinin gelişmesi demektir: istemek ya da istememek, yapmak ya da yapmamak. İşte, özerklik duygusu birbirine karşıt istek ve eğilimler arasında bir seçim yapabilme gücüdür.
Reklam
Fakat en uygun koşullarda yetişen çocuğun bile ruhsal dünyasında, bir zamanlar anne kucağında yaşanmış tatlı bir cenneti yitirmiş olmanın ilkel bir acısı ve bu cennete karşı evrensel bir özlemin kalıntısı bulunmaktadır. Bebeklikte, en çaresiz ve bağımlı bir dönemde yaşanılmış ve sonradan yitirilmiş olan bu cenneti yeniden bulma gereksinimi, Erikson'a göre, bir tanrıya inançta simgeleşmektedir ve dinlerin temelini oluşturmaktadır.
Ruhsal bozuklukların oluş nedeninin toplumsal etkenleri,
- Toplumun eğitim ve yetiştirme geleneklerinin bozuk oluşu, - Bir topluma ait olamama, bağlanmama (azınlık grupları, ayrıcalıklı yetişen gruplar) - Topluma aşırı bağlanıp kendini yitirme (ideolojik dinsel siyasal gruplara aşırı bağlanma ve bağnazlaşma) - Toplumsal stresler: harb, işsizlik, azınlık ayrımları , cinsiyet ayrımları, hızlı sosyal değişmeler, göçler, toplumsal bunalımlar, baskılar, sosyo-ekonomik yoksunluklar.
Sayfa 213
Üzücü ama Gerçek
Türkiye akut ve süregen travma sonrası stres bozukluklarını incelemek için bir laboratuvar gibidir.
İnsan bilmelidir ki neşe, hoşnutluk, gülme, spor, acı, üzüntü, karamsarlık ve matem yalnızca beyinden gelir. Ve bununla, özel bir biçimde, sezme ve bilgiyi elde eder; görür ve işitiriz. Ve aynı organla deli ve çılgın olunur; korkular ve dehşet bazen gece, bazen gündüz bizi etkisine alır… -Hipokrat
171 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.