Ruh Sağlığı ve Bozuklukları sözleri ve alıntılarını, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları kitap alıntılarını, Ruh Sağlığı ve Bozuklukları en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Duygulanım (affect) bireyin uyaranlara, olaylara, anılara, düşüncelere duygusal tepki ile katılabilme yetisidir. Neşe, öfke, üzüntü, nefret, kin, sıkıntı gibi. Kişinin duygulanımını nesnel olarak gözlemlemek mümkündür.
Sık sık dinden, imandan söz ederek başkalarını suçlayan, aşırı dinci görünen kişinin yaptığı kendi içindeki ayartıcı dürtülere karşıt bir tutum geliştirme, bunları başkalarına yansıtma çabasından başka bir şey değildir. Sürekli olarak sıkıştıran olumsuz bilinçdışı dürtülere karşı, kişi de bunların tam karşıtı davranış ve tutumlar geliştirerek kendini korumaya çalışmaktadır.
Gizil eşcinsel dürtüler bilinçdışıdır; kişi eşcinsel dürtülerinin farkında değildir. Dışa vuran davranışlarında açık eşcinselliğe uyabilecek özellikler gözlenmez. Tersine, örneğin erkekse, aşırı erkeksi görünüm çabaları, erkeklik düşkünlüğü, "erkek adam" dedirtici davranışlar abartılmış biçimde belirgindir. Eşcinselliğe karşı düşmanca tutumlar gösterebilir; eşcinsellerden çok rahatsız olabilir, onlarla savaşmak gerektiğini savunabilir. Bu kişilerde sanki sürekli olarak bilinçdışı eşcinsel dürtüler kişinin benliğini sıkıştırmakta; kişinin benliği de hep bunları bastırmak, bunlar yokmuş, tam tersi varmış gibi davranışlar göstermektedir.
Depresyondaki hastalar çoğu zaman herkesi hoşnut etmeye çalışan, aşırı verici, hayır diyemeyen, başkalarının dertlerini yüklenen, aşırı sorumluluk duyguları olan, öfkeyi belli etmekte güçlük çeken, ileri derecede duyarlı ve bağımlı olmaya eğilimli kişilerdir.
Freud, paranoid bozuklukta önce yadsınan, sonra yansıtma düzeneği ile yansıtılan dürtü ve eğilimlerin gizil eşcinsel dürtüler olduğunu ileri sürmüştü. Bu görüşe göre kişi gizil eşcinselliğe karşı kendini "Bende eşcinsel eğilimler yok, başkaları bende var sanıyor, bana eşcinselmişim gibi bakıyor" şeklinde savunmaktadır.
Klasik olarak psikonevroz bireyde bunaltı (anxiety) ya da bunaltıya karşı özel savunma belirtileri ile kendini belli eden, bireyin gerçekle bağlantısının kopmadığı, toplumsal uyumunun genellikle fazla bozulmadığı, psikozlara göre bütün işlevlerde bozukluğun daha hatif olduğu rahatsızlıklar kümesidir. Nevrozlarda gerçeği değerlendirme yetisi (reality testing) bozulmaz. Yani hasta hastalığını bilir; kendi kafasındaki düşünceleri, korkuları saçma bulur. Neyin düşünce, istek, imge, düş ve neyin eylem ya da dışarda olan bir olay olduğunu ayırt eder.
Psikanalitik kurama göre nevrozlarda temel patoloji bunaltıdır (anksiyete). Bunaltının öznel ve nesnel belirtileri ya olduğu gibi yaşanır ya da bastırılır ve yerine özel savunma düzenekleri ile oluşan belirtiler geçer. Örneğin yer değiştirme düzeneği ile bunaltı, asıl kaynağından özel bir nesneye ya da duruma aktarılır ve böylelikle fobiler, obsesyonlar, kompulsiyonlar oluşur. Bunaltı önce bastırılır; sonra bedensel bir işlev bozukluğuna döndürülebilir ve böylelikle histerik nevroz (konversiyon nevrozu) ortaya çıkar.
Freud, dinlerin oluşunda obsesif-kompülsif düzeneklerin önemine işaret etmiş; hatta dinleri bir tür obsesif-kompülsif nevroz olarak görmüştü. Ona göre dinsel törenler ve ibadet bireyin içindeki olumsuz, yasak dürtüleri bastırmak için kullanılan yineleyici, kalıplaşmış karşıt tepki kurma ve yapma-bozma düzeneklerinden başka bir şey değildir.
33 yaşında, iki çocuklu, ev kadını. Yalnız başına evde kalamama, yalnız sokağa çıkamama, otobüs, taksiye binememe, tek başına herhangi bir mağazaya girememe, karanlık, asansör, uçak, köpek korkularından yakınmaktaydı. Evde zorunlu olarak yalnız kaldığında sanki birisi kendisine saldıracakmış gibi kapıları kilitliyor, tekrar kilitliyor, perdeleri