Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

100. Yılında Balkan Bozgunu

Rumeli'ye Elveda

Taha Akyol

Rumeli'ye Elveda Gönderileri

Rumeli'ye Elveda kitaplarını, Rumeli'ye Elveda sözleri ve alıntılarını, Rumeli'ye Elveda yazarlarını, Rumeli'ye Elveda yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Birçok Türk askerinin açlıktan ölmesi de sağlanmıştır. Halbuki teslim antlaşmasına göre Türk esirlerin Karaburun’da muhafaza edilmeleri, yiyecek ve barınmalarının sağlanması ve oradan Türkiye’ye gönderilmeleri gerekiyordu. Bir kısım askeri Yunanistan içinde kontrolü imkânsız kamplara dağıttıkları gibi Karaburun’da tuttukları Türk esirlere de çok kötü davrandılar.
Tahsin Paşa başka türlü yapabilir miydi? Çarpışarak kahramanca ölmek dışında yapabileceği bir şey var mıydı? Türk askeri kaynakları Hasan Tahsin Paşa’yı şiddetle eleştirmektedir. Bunun dışında mesela tarihçi Richard Hall’a göre, Hasan Tahsin Paşa’nın emrindeki kuvvetler Selanik’teki 26 bin Türk askerinden ibaret değildi. Makedonya’da önemli bir askeri kuvvet vardı. Doğal bir engel oluşturan Vardar Nehri’nin doğu yakasında kuvvetli bir direniş oluşturmak mümkündü. Hasan Tahsin Paşa’nın emrindeki kuvvetler “Ne yazık ki, Vardar Nehri üzerindeki demiryolu köprüsünü bile tahrip etmediler!” Bu köprüyü Yunan ordusu kullandı. Bunlardan başka, Richard Hall’un belirttiği gibi, Tahsin Paşa Yunanlarla görüşmeyi uzatarak Yunanlarla Bulgarlar arasındaki rekabetten “çok değerli bir zaman” kazanabilirdi. Hasan Tahsin Paşa’nın sorumluluklarının adamı olmadığını belirten Richard Hall, “Osmanlılar Selanik’i ucuza sattılar” diye yazar!
Reklam
8 Kasım’da Hasan Tahsin Paşa teslim belgesini imzalamıştır, 9 Kasım’da Yunan ordusu şehre girecektir. Selanik’te yayımlanan Yeni Asır ve Turan gazetelerini alanlar 9 Kasım sabahı iyi haberler okudular. Bu iki gazeteye göre, Yunan ordusu bozguna uğramış, 10 bin Yunan askeriyle birlikte Yunan Veliahd Prensi Konstantin esir alınmıştı! Halbuki aynı
Hasan Tahsin Paşa, Selanik’teki Balkan Harbi müzesinde Yunan usulü yapılmış özel bir mermer mezarda yatmaktadır, oğlu Yunan vatandaşı Kenan Mesare de aynı yerde gömülüdür. Hasan Tahsin Paşa’nın Yunanlar tarafından sevilip sayılması anlaşılabilir bir olaydır. Yenice savaşı, Osmanlı ordusunca kazanılabilecek, hatta kolay kazanılabilecek bir savaştı, Hasan Tahsin Paşa’nın akıl almaz hareketleri yüzünden kaybedildi.
Ertesi sabah, 27 Ekim sabahı iki Bulgar subayı gelerek, Hasan Tahsin Paşa’dan Yunanlar ile imzaladığı protokolün aynısını Bulgarlar ile de imzalamasını istediler. O “Bulgaristan ile aynı protokolü imzalamam için hiçbir neden görmüyorum” diyerek reddetti. Bulgar subayları büyük paralar ve kendisi ile ailesi için büyük imtiyazlar önerdiler. Hasan Tahsin Paşa anılarında bütün bunları anlatır. Oğlu Kenan Mesare de benzer hikâyeler anlatmıştır. Neyse, Hasan Tahsin Paşa iyi bir askerdi, doğru bir askerdi, bu teklifleri derhal geri çevirdi. İşte bu nedenlerle Yunanların kalbinde Hasan Tahsin Paşa’nın ayrı bir yeri vardır. Hayır, Selanik’i kayıtsız şartsız teslim etti diye değil, çünkü zaten Yunan ordusu ele geçirecekti. Bulgar ordusuna karşı bir askere yakışan tavrı yüzünden sevildi.
6 Kasım’da Yunan ordusu Selanik’e yürüyüşe geçti. 8 Kasım’da Hasan Tahsin Paşa, Selanik’i teslim edeceğini Yunanlara ve İstanbul’daki Başkumandanlığa bildirdi, belirttiğimiz şartlarla teslim protokolünü imzaladı. Bugün Selanik’teki Yunan Milli Savaş müzesinde Hasan Tahsin Paşa’nın oğlu Kenan Mesare tarafından yapılmış yağlıboya portresi ve teslim belgesini imzalaması Yunanlar tarafından saygıyla teşhir edilmektedir. Selanik’in Yunanistan’a teslimi ve Hasan Tahsin Paşa hakkında bir kitap yazmış olan Yunan tarihçi Vasilis Nikoltsos şöyle anlatır: Vasilis Nikoltsos: Selanik savaş yapılmadan Yunanistan’a teslim edildi. Koskoca bir hikâye bu. Yenice muharebesinden sonra Türk ordusunun organize olabileceği başka bir yer kalmamıştı. Türk ordusu düzensiz bir şekilde Selanik şehrine doğru geriledi. Yunan kuvvetleri Selanik’in dışında bulunuyordu ve başkomutan Konstantinos, bugün burada bulunduğumuz ve Balkan Savaşları Müzesi olan binaya yerleşmişti. Konstantinos burada Hasan Tahsin Paşa’nın Selanik’i teslim etmek için bazı şartları olduğunu öğrendi. Hasan Tahsin Paşa, Büyük Güçler’in konsoloslarıyla peş peşe toplantılar yapıyordu. Selanik Başpiskoposu, Hasan Tahsin Paşa’ya Türk ordusundaki askerlerin ve şehrin sakinlerinin kanının dökülmemesi için Selanik’in savaş çıkmadan teslimini önerdi.
Reklam
Balkan Harbi’nde Averof’un Selanik Limanı’na demirlemesi, karada Yunan ordusunun Selanik’e 20 kilometre, Bulgar ordusunun 50 kilometre yaklaşması, iktisadi ve stratejik bakımdan fevkalade önemli olan bu kenti almak için Yunanistan’la Bulgaristan arasındaki yarışın bir göstergesidir. Yunan ve Bulgar milliyetçiliklerinin bu toprak kazanma yarışı, 1913’te birbirleriyle savaşa dönüşecektir.
Balkan Harbi’nde özellikle Ege Denizi’ndeki adaları yitirişimizin temel nedeni Yunan zırhlısı Averof’tur. Aslında Averof Osmanlı’nın satın almaya çalıştığı ama bir türlü parayı denkleştiremediği bir savaş gemisidir. Bunu Yunanistan bir şekilde satın alabilmiştir. O zamanki söylenceye göre Osmanlı uyruğuna mensup Averof adlı bir kişi önemli bir
yüzbaşı olarak Makedonya’da bulunan Kâzım Karabekir’in hatıra defterine yazdığı şu satırlar Mürzsteg Programı’nın nasıl tepkiyle karşılandığını belirtmeye yeterlidir: Bunun manası, Makedonya’yı Bulgarlara vereceğiz. Fakat daha olgun hale getirmek için devletimizin de yardımıyla eksik olan teşkilatı ikmal ederek işi kolaylaştırmak. 1786’da Kırım’da Çariçe Katarin ile Avusturya Kralı İkinci Joseph Devlet-i Osmaniye’nin paylaşılmasını görüşmüşlerdi. Bu sefer de böyle bir halt etmedikleri ne malum.
Bir yandan Rum (Yunan) ve Bulgar ulusçuluklarının Makedonya’da gelişmesi ve silahlı örgütler (komita) kurarak eylemler yapması... Öbür yandan “Büyük Devletler”in sürekli müdahalesi ve “Hıristiyanlar lehine reform” baskısı yapması, modern eğitimli yetişmiş genç subaylarda milliyetçilik ve meşrutiyet fikirlerinin gelişmesine yol açmıştı. Özellikle 1903 yılında, Balkanlar’a hâkim olmada nasıl ihtiraslı oldukları bilinen Rus çarıyla Avusturya imparatorunun, Avusturya’nın Mürzsteg şehrinde buluşmaları önemlidir. Bunlar “Mürzsteg Programı” denilen ayrıntılı bir projeyi Osmanlı’ya dayattılar ve kabul ettirdiler: Özetle, Makedonya’da bir türlü sağlanamayan asayişi sağlamak üzere Avrupalı bir general komutasında yabancı bir jandarma gücü kurulacak, Osmanlı’nın Rumeli Umumi Müfettişi olan Hüseyin Hilmi Paşa’nın yanına, reformları izlemek üzere biri Rus, öbürü Avusturyalı iki memur tayin edilecekti. İdare ve yargı yeniden düzenlenecek, Hıristiyanlara eşit sayıda yer verilecek, komitacı terörü olaylarında zarar gören Hıristiyanlara tazminat ödenecek, Bulgaristan’a göçmüş Makedonyalı Bulgarlar geri dönecekti...
250 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.