“İğrençsiniz tümünüz.” diye kusmak geliyor içinden. “Nasıl böyle çabuk kirletiyorsunuz her yeri? Her şey sizin değil. Kendi pisliğinizle bir köşeye çekilin, bulaştırmayın cıvık, yapışkan salgılarınızı her yana.”
İyidir be oğul bağırıp çağırıp rahatlamak. İçine atmamalı adam. İçine attın mı, suya atılan ekmek gibi şişer, kabarır, büyür dert. Dağılır, bütün içini tutar. İyisi mi boşaltacaksın derdini, dökeceksin ortaya, varsın 'deli' desinler.
Deli dediğin nedir zaten? Kaldıracağından çok yükledin mi adamın tepesine derdi belayı, götüreyim, taşıyayım diye çabaladıkça bir yay boşalıverir bir yerlerinden, kopuverir, silkeler adam yüklerini, oh be, rahatlar.
Her giden, buradaki yaşamı koparıp, bitirip de gittiğini sanır. Bulduklarından önceki yaşamın buralarda öylece, eskisi gibi sürüp gideceğini bilmeden, bunu düşünmek istemeden. Oysa sürüyor işte. Onlar gelmeden önceki gibi.